*9.Bölüm* Ayçin Cenker'in bu ani itirafına çok şaşırmıştı. Ama şaşkınlığını saklamaya çalıştı.
Ayçin: Öyle mi? Cenker: Tabii Ayçin. Sen hiç fark etmedin mi? Ayçin: Aslında ben, ben fark ettim. Cenker: Nasıl peki? Ayçin: Şeey, ben de seni sevince öyle hissettim. Cenker: O kadar korkmuştum ki hiç söyleyemeyeceğim diye. Ee ne zaman çıkıyorsun buradan? Ayçin: Bu akşam. Her şey yolunda giderse. Cenker: Gider ya. İyi gitsin yani her şey. Sensiz okul çok sessizdi. Ayçin: Tabii benim 'maksimum çığlıklar' düşünülünce. (: Cenker: Değil mi, değil mi? Ayçin: Şimdi sen bana çığırtkan mı dedin? Cenker: Yok canım. Yani ben öyle şey der miyim? Sen, sen böyle neşeli eğlenceli oluyorsun. Bağırıyorsun, sessizlik bozuluyor falan işte ya.
Cenker bunları tek nefeste söylemişti.
Ayçin: Tamam tamam sakin ol. Bir şey demedim. Cenker: Ciddi mi?
-----------Ekrem'in evi------------
Ekrem: Of nerede bu numara ya? Geçen yıl almıştım Ayçin'den. Nerede ya? Benim bu kez kesin konuşmam lazım Sevil'le korkmamam gerek. Hazır bu kadar cesurken, konuşmalıyım.
O anda bir kağıt buldu defterleri arasında.
Ekrem: Hah buldum! 05.....
----------Hastane---------
Cenker ve Ayçin el ele - göz göze oturuyordu. O anda bir telefon sesi duydular.
Ayçin: Cenker telefonun çalıyor. Cenker: Hayır Ayçin senin ki çalıyor. Ayçin: Cenker senin ki! Cenker: Hayır Ayçin senin ki! Ayçin: Hayır hayır, Sevil'in ki. Cenker: Sevil'in mi? Sevil burada değil ki. Ayçin: Telefonu burada unutmuş, getirir misin bana? Cenker: Tamam. Ayçin: Alo, kimsiniz? Ekrem: Şey, ben Ekrem. Ayçin: Ekrem sen misin? Ben Ayçin. Ekrem: Ama ben Sevil'i aradım. Ayçin: Telefonunu hastanede unutmuş. Ekrem: Hımm, peki nerede? Onunla konuşmam lazım. Ayçin: Nerede? Hıı, bilmiyorum ki. A hatırladım! Adaya gideceğini söylemişti. Ekrem: Hangi ada? Ayçin: Sevil kesin Heybeliada'ya gitmiştir. Ekrem söylersin değil mi bu kez? Ekrem: Kesinlikle Ayçin. Ben şimdi hemen gidiyorum. Ayçin: Ta...Kapattı. Cenker: Ne oldu? Ayçin: Yok bir şey ya. Ekrem Sevil'le konuşacakmış. Cenker: Ne konuşacakmış?
-----------Heybeliada----------
Sevil vapurdan iner inmez. İskeleye çok yakın bir yerde oturmuş, denizi seyrediyordu. O sırada vapurdan inip kendine doğru hızla gelen Ekrem'i gördü.
Ekrem: Sevil! Sevil: Ekrem ne işin var senin burada? Ekrem: Ben seninle konuşmaya geldim. Sevil: Emin misin bunu yapabileceğine? Hani geçen gün olanlar düşünülünce... Ekrem: Sevil ben... Sevil: Hadi Ekrem '2 kelime - 13 harf:Seni seviyorum'. Söyle hadi. Ekrem: Sevil ben seni seviyorum.
Ekrem dudaklarını Sevil'inkilerle birleştirdi. Bu kez hissetti. Sevil de karşı koymadı, o da seviyordu onu. Sevil'in içinde namı-değer kelebekler uçuşuyor. Bu an hiç bitmesin istiyordu. Üstlerinden geçen martılar bu hoş manzaranın tuzu - biberi oluyordu.
Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken
Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulursan yaslan bana Sarılıp uyuyalım gün batımında
Belki üstümüzden bir kuş geçer Kanadından bir tüy düşer İner döne döne gökyüzünden Hiç bir yüz güzel değil senin yüzünden Haydi kalk gidelim bu şehirden Gün doğarken ya da güneş batarken Belki kuşlar geçer üstümüzden Kanatlanır senin ellerinden... Ellerinden...
Ekrem: Sevil! Sevil: Ekrem ne işin var senin burada?
Ekrem: Ben seninle konuşmaya geldim.
Sevil: Emin misin bunu yapabileceğine? Hani geçen gün olanlar düşünülünce...
Ekrem: Sevil ben...
Sevil: Hadi Ekrem '2 kelime - 13 harf:Seni seviyorum'. Söyle hadi.
Ekrem: Sevil ben seni seviyorum.
Ekrem dudaklarını Sevil'inkilerle birleştirdi. Bu kez hissetti. Sevil de karşı koymadı, o da seviyordu onu. Sevil'in içinde namı-değer kelebekler uçuşuyor. Bu an hiç bitmesin istiyordu. Üstlerinden geçen martılar bu hoş manzaranın tuzu - biberi oluyordu.
Belki üstümüzden bir kuş geçer Kanadından bir tüy düşer İner döne döne gökyüzünden Hiç bir yüz güzel değil senin yüzünden Haydi kalk gidelim bu şehirden Gün doğarken ya da güneş batarken Belki kuşlar geçer üstümüzden Kanatlanır senin ellerinden... Ellerinden...
*10.Bölüm* Sevil ve Ekrem çok mutluydu. Ekrem: Ya anlamadım ben şimdi bunu söylemek için mi bu kadar tırsmışım alt tarafı seni seviyorum işte. (: Sevil: Ha bu kadar önemsiz yani? Ekrem: Saçmalama Sevil, sana da şaka yapmaya gelmiyor. Ama benim aklıma bir şey takıldı. Sevil: Ne? Ekrem: Hani senin aşık olduğun şu çocuk. Ya bana musallat olursa, döverse beni? Sevil: Şapşal. Öyle biri yok ki! Baktım sen söylemiyorsun, belki biraz hızlandırır olayı diye ben uydurdum. Ama merak etme yani Foster'in Hayali Dostları gelip dövmez seni. Ekrem: Kötüsün biliyor musun? Ne kadar acıttı ama. Sevil: Tokat mı? Ekrem: Hayır sözlerin. Sevil: Şeey. Aman neyse boşver. Söyle bakalım sen nereden buldun beni? Ekrem: Seni aradım, telefonun hastanedeymiş. Ayçin söyledi buraya geldiğini. Ben de atladım vapura peşinden geldim. Sevil: Aa fayton. Ekrem: Ee ne olmuş? Sevil: Duygusuzsun Ekrem ya. İnsan bi gel binelim der. Romantik bir ortam yani. Ekrem: Ha. Öyle mi? Tamam binelim, yani şeyse, romantikse. (: Sevil: Tamam ama pamuk şeker de isterim. Ekrem: Sevil bu iş bana bayağı pahalıya patlayacak ha. :D Sevil: Ya Ekrem, ben alırım o zaman. Ekrem: Saçmalama Sevil. Delikanlılık ölmedi, ben alırım. Sevil: Aman yesinler delikanlılığını. :D Ekrem: Hadi sen geç faytona ben pamuk şekeri alıp geliyorum. Sevil: Tamam.
Sevil faytonun sahibi yaşlı amcayla konuşmaya başladı. Ekrem de üstü başı ıslak bir şekilde yanlarına geldi.
Sevil: Ekrem ne bu halin? Ekrem: Ya sen şimdi böyle eski Türk filmi tadında bir aşk istiyorsun ya. Sevil: Eee (: Ekrem: Bir tane gül suyu satan biri vardı. Sevil: Gül şurubu. Ekrem: Her neyse, ondan alayım dedim. Birkaç çocuk bisikletle bir geçti, tezgah dağıldı. Bana kalanda tişörtümdeki yapış yapış gül suyu... Sevil: Gül şurubu. Ekrem: Aman gül şurubu oldu işte. Sevil: Ama ben gül şurubu sevmem ki zaten. Ekrem: Hay ben böyle işin. :D Bir de o kadar gittik ıslandık, kız sevmiyormuş şurubu. İyi mi faytoncu amca. Amca: İyi iyi. Kızım sen bu çocuğu kaçırma çok seviyor seni belli. Ekrem: Hay ağzını öpeyim amca ya. Amca: Öhö öhö! Ekrem: Yada dur ben Sevil'in ağzını öpeyim, yani senin ağzını ben öpmeyeyim ya. (: Sevil: Amcacım sen sür şu faytonu. Yoksa senin içinde 'Faytoncu'nun Suçu Ne?' gibi bir dizi çekeceğiz. Amca: Tamam tamam. Hadi bininde gidelim. Ekrem: Ee benim üstüm ne olacak? Amca: Şurada ilerde bir mağaza var. İsterseniz alırsınız oradan sana göre bir şeyler. Sevil: Tamam amca. Ekrem: Bana hiç soran yok ha? Tamam tamam alırız. Kabul. Sevil: İşte bunda çok haklısın canım. Sana soran olmadı. :D
Ekrem ve Sevil mağazaya girdiler. Ekrem bir şok tişört denedi, ama Sevil hiçbirini beğenmedi.
Sevil: Ekrem gel sana bir takım alalım. Ekrem: Abarttın ama Sevil yani. Yeni bir şey alacağızda takıma ne gerek var? Sevil: Yaa Ekrem lütfen. Ekrem: Allah Allah anlamadım ki arkadaş. Ne keramet var bu takımda? Sevil: Bak şimdi dışarıda bir hatıra fotoğrafçısı var. Sen bir takım alacaksın. Ben de eskileri anımsatan bir elbise. Ekrem: Öyle fotoğraf çekineceğiz. Sevil: Evvet, doğru bildiniz bay parlak zeka. Ekrem: Sen neden 80lerde doğmadın ki? Sevil: Kabul ettin mi? Ekrem: Tamam kabul. Seç bakalım, hangisi?
Sevil Ekrem'e bir takım seçer ve pembe bir papyon. Kendi de mavi, yakası dalgalı bir elbise giyer. Saçlarını yapar. Beraber dışarıya çıkarlar.
Ekrem: Her şeyi anladım da, pembe papyon ne arkadaş ya? Sevil: Hişşt, çok konuşma. Çok güzel oldu. Ekrem: Ya tabi tabi.
Ekrem ve Sevil fotoğrafı çektirirler. Tam fotoğrafı çekerken Ekrem Sevil'e bir martı göstermiştir. Gökyüzüne doğru bakan gözleri, kıyafetleri ve adanın mükemmel görüntüsüyle gerçekten 80lerin bir fotoğrafı gibidir çıkan fotoğraf.
(Bu fotoğraf kafanızda bir şeyler oluşturur. Lei'yi Sevil, Ed'i Ekrem olarak düşünün. Çok sevdim ben bu kareyi.)
Ekrem: Hay ağzını öpeyim amca ya. Amca: Öhö öhö! Ekrem: Yada dur ben Sevil'in ağzını öpeyim, yani senin ağzını ben öpmeyeyim ya. (: Sevil: Amcacım sen sür şu faytonu. Yoksa senin içinde 'Faytoncu'nun Suçu Ne?' gibi bir dizi çekeceğiz.
Ptsi Eyl. 02, 2024 11:15 pm
Cinsiyet
Mesaj Sayısı
Rep gücü
Kayıt tarihi
Kişisel İleti
Sevdiği Karekter
Konu: Geri: 2 Kelime-13 Harf:Seni Seviyorum~ *Yb* 
)
Nerden
