Çakıl Taşları Fan Sitesi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Powered by Çakıl Taşları Fan Sitesi- www.cakiltaslari.forumm.biz

Copyright ©2010



Çakıl Taşları dizisi, Çakıl Taşları fan, Çakıl Taşları dizi Çakıl Taşları dizisi, Çakıl Taşları fan, Çakıl Taşları dizi {FORUMDESC}
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yapİletişim
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Icinden Geceni Soyle
Dök içini.
Şu an neye ihtiyacınız var?
Şuan Nerede Ne yapıyor Olmak İsterdin ?
SOKAK POLİSİ 7.BÖLÜM EKLENDİ..
sondaki kelime ile cümle kur
Usteki Uye Hakkinda Ne Dusunuyorsun?
♪♪ Şu anda ne dinliyorsun ♪♪
Bugün Seni Anlatan Kelime ?*
bu cumleyi nasil tamamlarsiniz.= .............. Sözde KALDI
Ptsi Eyl. 02, 2024 11:15 pm
Çarş. Nis. 26, 2023 1:22 am
Salı Nis. 25, 2023 6:39 am
Cuma Şub. 28, 2020 10:56 am
Paz Ara. 18, 2016 11:57 pm
Cuma Nis. 15, 2016 8:36 am
Ptsi Haz. 22, 2015 9:26 am
C.tesi Mayıs 16, 2015 2:25 am
Cuma Nis. 17, 2015 10:52 am
Ptsi Nis. 06, 2015 11:05 pm










Similar topics

Paylaş|

ÖLÜM DANSI

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3
YazarMesaj
"Kumsal"
Çakıl Taşları Tutkulusu
Çakıl Taşları Tutkulusu
            ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 4394-88
<b>Cinsiyet</b> Cinsiyet : Kadın
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 2349
<b>Rep gücü</b> Rep gücü : 1522
<b>Kayıt tarihi</b> Kayıt tarihi : 08/09/10
<b>Kişisel İleti</b> Kişisel İleti : Feronia' ♥♥
<b>Sevdiği Karekter</b> Sevdiği Karekter : Sevil

            ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÖLÜM DANSI             ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 EmptyC.tesi Eyl. 18, 2010 2:34 am Paylaş

Çok güzel yazmşsn cnm
DEvamm :D
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Pebble Stone - '
Deneyimli
Deneyimli
Pebble Stone - '
<b>Cinsiyet</b> Cinsiyet : Kadın
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 1046
<b>Rep gücü</b> Rep gücü : 754
<b>Kayıt tarihi</b> Kayıt tarihi : 11/08/10
<b>Kişisel İleti</b> Kişisel İleti : DağLarı DeLdim Tek Başıma'
<b>Sevdiği Karekter</b> Sevdiği Karekter : Cenker

            ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÖLÜM DANSI             ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 EmptyC.tesi Eyl. 18, 2010 2:40 am Paylaş

Süper oLmuş böLümLerin devamını merakLa bekLiyorm Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
ekremm
Deneyimli
Deneyimli
ekremm
<b>Cinsiyet</b> Cinsiyet : Kadın
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 747
<b>Rep gücü</b> Rep gücü : 727
<b>Kayıt tarihi</b> Kayıt tarihi : 28/07/10
<b>Sevdiği Karekter</b> Sevdiği Karekter : Ekrem

            ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÖLÜM DANSI             ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 EmptyC.tesi Eyl. 18, 2010 2:44 am Paylaş

evet harika yazmışsın (:
devamını bekliyorum =)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
edaekrem1998
Foruma Alisiyor
Foruma Alisiyor
edaekrem1998
<b>Cinsiyet</b> Cinsiyet : Kadın
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 212
<b>Rep gücü</b> Rep gücü : 244
<b>Kayıt tarihi</b> Kayıt tarihi : 18/08/10
<b>Nerden</b> Nerden : istanbul
<b>Sevdiği Karekter</b> Sevdiği Karekter : Ekrem

            ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÖLÜM DANSI             ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 EmptyC.tesi Eyl. 18, 2010 3:04 am Paylaş

tşkler cnm devamı ne zmn olur bilmiorum ama biraz daha yorum gelsin ondan sonra yazarım
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
czto
Üye
 Üye
czto
<b>Cinsiyet</b> Cinsiyet : Kadın
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 41
<b>Rep gücü</b> Rep gücü : 41
<b>Kayıt tarihi</b> Kayıt tarihi : 14/07/10
<b>Nerden</b> Nerden : sakarya
<b>Kişisel İleti</b> Kişisel İleti : yok!
<b>Sevdiği Karekter</b> Sevdiği Karekter : Ekrem

            ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÖLÜM DANSI             ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 EmptyC.tesi Eyl. 18, 2010 5:15 am Paylaş

çok güzel bayıldım devam:)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
edaekrem1998
Foruma Alisiyor
Foruma Alisiyor
edaekrem1998
<b>Cinsiyet</b> Cinsiyet : Kadın
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 212
<b>Rep gücü</b> Rep gücü : 244
<b>Kayıt tarihi</b> Kayıt tarihi : 18/08/10
<b>Nerden</b> Nerden : istanbul
<b>Sevdiği Karekter</b> Sevdiği Karekter : Ekrem

            ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÖLÜM DANSI             ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 EmptyPtsi Eyl. 20, 2010 7:22 am Paylaş

(arkadaşlar okullar başladı biraz ihmal ettim ama devam edicem bilmiorum nereye kadar devam ederim ama seneryomu bitirmicem ama yorumlar gelirse)

5.BÖLÜMMMM


Niye kalbinin yaşadığı fırtınaları inkâr ediyorsun?
Gerçekleri ne diye saçma yalanlarla örtmeye çalışıyorsun?
Duygularından kaçabilirsin, ama kurtulamazsın.
Öyleyse şunu bil.
Fark etmek kabullenmektir



İki gün sonra…

İki kuzen, yarışma heyecanını atlattıktan sonra yazlık arkadaşlarıyla buluşmuş, İstanbul’a dönmeden önce ailelerinden uzak günlerin tadını çıkarırcasına bol bol gezip tozmuşlar, İzmir’i yerle bir etmişlerdi.

Nasıl olsa eve döndüklerinde ailelerine hesap vermek zorunda kalacaklardı. Hiç değilse şimdi, her şeyden uzak, kaçamak bir tatilin tadını çıkartmaları en büyük hakları değil miydi?

Yorgun argın otelin diskosundan çıkmış, yarı sarhoş bir halde odalarına çıkmak için ışıklandırmalarla bezenmiş, büyük, yemyeşil ve havuzlu bir bahçenin kenarındaki taş döşemeli yoldan ilerliyorlardı.

İki gündür neredeyse hiç durmayan rüzgâr yine çok şiddetli esiyordu. Müjde, Alper’e tutunmasa o narin bedeniyle savrulabilirdi.

“Uf, hava niye bu kadar bozuk?”diye inledi kız. Yarın İstanbul’a döneceklerdi.

“İki gündür, denizlerden karaya esen bir fırtınayla karşı karşıyaymış İzmir. Malum, iklim değişikliklerinin etkisi var. Ama en şiddetli zamanları atlatmış rüzgâr, yarına dek yavaş yavaş diner diyor haberler.”diye bir spiker edasında bildiklerini kuzenine aktardı genç adam, yürürlerken.

Müjde durup şaşkınca kuzenine baktı. “Vaayyy… Alper Bey? Görmeyeli güncel olayları da mı takip eder oldunuz yoksa? Bu değişiminizin sırrını öğrenebilir miyim?”

Alper övüngen bir şekilde atıldı. “Ben her zaman yeniliklerin takibinde, bilgili, kültürlü bir gençtim, ne çabuk unuttun tatlım?”

“Yaa evet… Tabi… Tüh, niye bu sendeki çok önemli gelişimi bunca yıl fark edememişim acaba? Nedense ben bir tek o bar senin bu disko benim diye gezip tozan, hovarda Alper’i hatırlıyorum…”

“Aaaaa… Aşk olsun… Cık cık cık… Biz burada sizin için çabalayalım, siz hala bana laf yetiştirin küçük hanım.” Alper yalandan dudağını büktü.

“Ya şöyle yapma… Sonra kıyamıyorum biliyorsun…”

“Kıyamayacaksın tabi.”dedi Alper tekrar gülümseyerek. “Senin şu amansız fırtınalarda savrulup gitmene gönlüm razı olmadığı için o kadar araştırma yapmışım, uçmaman için şuan yaptığım gibi her daim seni tutup korumayı amaçlamışım, sense hala tatmin olma bakalım…”

Müjde ciddileşti. “Bu gerçeğin altındaki mecazı fark etmedim sanma…”dedi biraz duygulanarak. “Teşekkür ederim Alper… Her şey için…” Şimdiyse gözleri dolmuştu.

“Aaaa şuna bak ya…”dedi Alper, Müjde’nin narin yanaklarına düşen bir damla gözyaşını yavaşça silerken. “Sümüklü…”

“Ya bak…” Müjde her zaman yaptığı gibi yine omzuna vurdu bir tane. Ama sonra dayanamayıp güldü yine.

Şakayla karışık didişe didişe odalarına geldiler. Zaten yan yanaydı ikisinin odası da. Kartları kapıya sokup içeri geçerken vedalaştılar. Sonra da o yorgunluğun etkisiyle ikisi de derin bir uykuya daldı.

Sabah olduğunda Müjde elemeleri geçmiş olmanın heyecanıyla erken kalkmıştı. Soğuk bir duş aldıktan sonra üzerine askılı, üzerinde mor çiçekler olan sade, beyaz bir elbise giydi ve gür saçlarını saldı. Perçemlerini bir yana toplayıp diğer tarafına da yine mor renkli bir plastik çiçeğin güzel desenlerle oluşturulmuş sahte profilini toka olarak taktı. Mavi gözlerini belirginleştirmek adına, gözlerine saçlarıyla uyumlu siyah bir kalem çekti ve dudaklarına hafif bir ruj sürdü. İşte şimdi sade ve şıktı.

Odasından dışarı çıktı. Yan tarafa yaklaşıp içeriyi dinlediğinde Alper’in horlama sesleriyle karşılaştı.

Sessizce kıkırdayarak mırıldandı. “Deli çocuk…”

Sonra yavaş hareketlerle otel binasından çıktı. Bahçe fazla kalabalık değildi. Hemen herkes uyuyor olmalıydı. Temiz havayı içine çekerek gülümsedi.

İzmir’i avucunun içi gibi bilirdi. Ne yani, buralara kadar gelmişken doğru düzgün tadını çıkarmadan mı dönecekti İstanbul’a? Ve biliyordu ki, iyi bir doğa yürüyüşü yapmadan bu tadı kesinlikle çıkartamamış olacaktı…

Aklına, ona haber vermediği için, Alper kendisini bulduğunda çok sinirleneceği geldi. Büyük ihtimalle kayboldu sanıp telaş yapacaktı. Ama umursamadı… Bir yolunu bulup açıklardı her şeyi nasılsa…

Şimdi sadece şu lüks otelden ayrılıp doğayla baş başa kalarak biraz sahilde gezinmek istiyordu. Sabahın bu saatlerinde dalgaların büyüsüne kapılmak istiyordu. Özgürlüğünün tadını çıkarmak istiyordu… Çok mu şey istiyordu?


***
“Adama bak ya! Hala inanamıyorum… Manyak herif… Resmen dediğini yaptı!” Ayça sinirden köpürmüş bir halde, televizyonda İzmir elemelerini son anda geçmiş olan Koray’ı izliyordu.

Dilan kumandayı alıp televizyonu kapattı.

Ayça tüm sinirini geç kızdan çıkarmak istercesine “Ne yaptığını sanıyorsun sen?”diye bağırdı ona.

Dilan gayet sakin bir şekilde omuz silkip “İyilik yapıyorum…”dedi.

“Sen sadece ev arkadaşımsın, tamam mı? Annem değil… Bana karışma! Buna zerre kadar hakkın yok…”

Dilan iç geçirdi. “Hiç değişmeyeceksin değil mi?”diye sordu, karşısındaki, “aptal sarışın” sıfatına hiç de uymayan Ayça’ya.

“Hep aynı Ayça… Aynı asi, dik kafalı, sinirli Ayça…”

Ayça, Dilan’ın rahatlatıcı, çikolata rengi gözlerine bakarak biraz olsun sakinleşmeye çalıştı.

“Bu düşüncesizliği beni delirtiyor…”diye fısıldadı sonunda, dişlerini gıcırdatarak.

“Koray, onu tanıdığımdan beri hep cesurdu, yürekliydi… Ama… Ama hala mantıksız hareket ediyor… Ah ben de hiç bilmiyorum canım, ne zaman akıllanacak bu çocuk?” Suratını asıp küçük pencereden sabahın selamını karşıladı Dilan.

“Öyle…”diye onayladı Ayça, oturduğu yerden kalkıp Dilan’ın yanına, pencere kenarına gelirken. “Hiç akıllanmayacak, hiiiiiç…”

“Ama düşünsene, sen olsan kardeşin için böyle bir fedakârlığı yapmaz mıydın?”diye sordu Dilan, bir anlık boşluğuna denk gelerek. Fakat daha kelimeler dudaklarından dökülür dökülmez pişman olmuştu onları söylediklerine.

Ayça’nın aniden değişen, sarsılan yüz ifadesine baktı kederle. “Özür dilerim, Ayça… Ben… Ben, hatırlatmak istememiştim… Biran çıkıverdi ağzımdan… Çok… Çok özür dilerim…”

Genç kız olgunlukla kafasını sallayarak “Önemli değil…”diye fısıldadı. Ama aklının bir köşesi hala Dilan’ın o günü hatırlattığı yerdeydi.

Üç yıl öncesinde, bir akşam eve geldiğinde kardeşini duvara ip bağlayarak kendini asıp intihar etmiş vaziyette gördüğü gündeydi. Hemen sonrasında girdiği ve iki yıl boyunca atlatamadığı depresyonu hatırladı. O olay tüm yaşadıklarından sonra bardağı taşıran son damla olmuştu…

“Tüm ailem gözlerimin önünde bir bir öldü…”diye mırıldandı farkında olmadan.

Dilan’sa pişmanlığın vicdan azabıyla kıvranıyordu. “Ah, hiç hatırlatmamalıydım… Hiç…”dedi. Ama sonrasında onu teselli etmek için ekledi.

“Ama sen en azından öldü diyebiliyorsun, bir zamanlar yaşarken seni sevdiklerini de biliyorsun. Ya ben? Bir insanın tüm ailesi hayattayken hepsini birden öldü kabul etmesi nasıl bir duygudur hiç düşündün mü? Ya da tüm ailenin, yaşarken seni ölü sayması ne demek bilir misin?”

Son sözlerine doğru Dilan’ın sesi kısıklaşmış, gözleri dolmuştu. Eski mutlu günleri gelivermişti birden aklına. Her şeyden uzak, bir çocuk saflığında, hayata umutla baktığı günler…

“Canım benim…”dedi Ayça, Dilan’ın ailesini hatırladığında her zaman yaşadığı o sarsıntıyı yine tekrarlamasını görerek. Omzuna uzanıp kolunu sıvazladı. “Olsun, biz varız… Beraber göğüsleyeceğiz tüm zorlukları… Beraber geleceğiz hepsinin üstesinden… Birileri gibi kaçıp kurtulmayacağız.” Bu sözler elbette ki Koray’aydı.

Dilan yaşadığı duygu selinden çıkıp Ayça’ya döndü. Ve gruptakilerin, özellikle de Taner’in, ne zamandır sormak istediği fakat bir türlü cesaret edip de dillendiremediği o soruyu sordu. Hazır yarışma yüzünden genç adam ortalıktan kaybolmuşken, kendini yalnız hisseden Ayça da sır gibi sakladığı, ama herkes tarafından da anlaşılan gerçeği en yakın dostuna, Dilan’a itiraf edebilirdi belki de…

“Farkında mısın? Hep özellikle Koray’a cephe alıyorsun…”dedi kelimeleri tane tane seçmeye özen göstererek. Ve o bıçak gibi keskin tek kelime döküldü dudakları arasından…

“Neden?”

Ayça’nın yüz ifadesi birden değişmişti şimdi. “Ne demek istiyorsun?”diye tısladı kendini savunma pozisyonu alarak.

“Ne demek neden? Hak ediyor da ondan…”diye bağırdı. “Burnuma bir ima kokusu geliyor sanki Dilan? Açık konuş benimle…” Öfkeli bakışlarını genç kızın açık kahverengilerine dikti Ayça.

“Yani demek istediğim…” Dilan sıkıntıyla yerinde kıpırdandı. Acaba hata mı ediyordu? Belki de hala zamanı gelmemişti bilineni kelimelere dökmeye.

Sonra düşündü. İyi de, o “zaman” ne ara gelecekti ki? Evet, evet… Şimdi tam sırasıydı.

Önce kendinden örnek vererek konuya girmeyi daha uygun buldu.

“Mesela ben… Ben de senin aksine, Oğuz’a, herkese davrandığımdan daha hassas davranıyorum… Çünkü siz ne derseniz deyin, ben her şeye rağmen onun içindeki insanı görebiliyorum…”

“Yani? Ne demek bu Dilan?”diye bağırdı genç kız, öfkeli gözlerini Dilan’a yöneltip, sarı saçlarını hışımla geri savurarak.

Dilan sakinleştirici bakışlarını Ayça’nın elalarına dikti yeniden. “Şu demek… İkizimin duyguları ayrı yollardan da olsa aynı kapıya çıkıyor aslında…”

“Ne?!”

“Ben hassas bir kızım ve Oğuz’a da daha hassas davranarak belli ediyorum sevgimi…”diye başladı söze. “Ki bunu o da dâhil hepiniz biliyorsunuz zaten.”

Ve kimsenin cesaret edip de Ayça’ya söyleyemediği o yasak kelimeler bir bir döküldü dudaklarından.

“Ama asıl bilinmeyen, daha doğrusu bilinse de dillendirilmeyen senin duyguların… Sen de asi bir kızsın ve Koray’a da daha asi davranarak belli ediyorsun her şeyi… Yani ikimiz de kendi karakterimizdeki yapıyı o kişilere daha fazla kullanıyoruz, farklı açılardan olsa da onlara daha “özel” davranıyoruz…”

“Saçmalama… Lafı çok yanlış bir yere getirmeye çalışıyorsun…”diye çıkıştı Ayça, hışımla.

“Hayır, hayır… Bunca zaman bu konu senin hassas bir noktan olduğu için sustum, ama artık zamanı geldi…” Derin bir nefes aldı.

“Benim Oğuz’a âşık olduğumu hepiniz biliyorsunuz ve bunu rencide olacağımı hiç düşünmeden, özellikle de sen, onun yanında rahatça söyleyebiliyorsun… Tamam, buna biraz da ben izin veriyorum ama ben de artık senin duygularını örtbas etmeye çalışmayacağım…”

“Bana bak Dilan…”

“Şşşş, önce bir dinle…”

Sonra büyük bir tabuyu yıkarcasına konuştu.

“Sen Koray’a âşıksın Ayça… Hem de deliler gibi…”

Genç kız bağırıp çağırmak, onu yalancılıkla suçlamak istiyor, ama yapamıyordu. Birkaç defa ağzını açıp kapadı ama tek bir kelime bile söyleyemeyerek suskunluğuyla kustu öfkesini.

Oysa gözleri… Gözleri ele veriyordu her şeyi… Bir de onun ismi her geçişinde küt küt atan kalbi… Yutkundu. Yalanlamak, gerçekleri örtmeye yeter miydi?

Sonra birden, Dilan’ın kendi gözlerindeki duygu çalkantısını gördüğünü fark etti. Ne de olsa zeki ve hisleri kuvvetli bir kızdı.

Ona bir koz vermek istemiyordu. Bu yüzden hemen kaçırdı gözlerini. Pencereden dışarı baktı boş boş.

Fakat o an, aslında en büyük kozu verdiğinin farkında değildi. Gözünden süzülen bir damla yaşın farkında değildi…


***
Koray, İzmir’e geldiğinden beri ortaokuldan arkadaşı Berke’nin evinde misafir olarak kalıyordu. Onu çok iyi ağırlamışlardı. Hem uzun zamandır görüşmedikleri için bol bol sohbet etmişler, hem de annesi Koray’ın yıllardır hasret olduğu ev yemekleriyle şu kısacık iki günde genç adamın midesini de kalbini de fethetmeyi başarmıştı.

Berke’lerin evi denize yakın, şirin bir daireydi. Koray o sabah, dünkü yarışma heyecanıyla erkenden kalkmış, ama evdekileri de uyandırmak istemediği için üzeride siyah bir gömlekle sabaha çıkmıştı.

Çocukluğu buralarda geçtiği için etrafı iyi bilirdi. İki gündür süren fırtınanın hala hafif etkilerini taşıyan rüzgârlı hava eşliğinde sahile doğru yürümeye başladı. Fakat deniz kıyısına iyice yaklaştığında çok garip bir şeyle karşılaştı.

“Aman Allah’ım! Bu bir mucize!”dedi dalgaların kumları dövdüğü şeride bakarak.

Yerde, tüm kıyı boyunca, fırtına etkisiyle karaya vurmuş onlarca denizyıldızı uzanıyordu.

Kimileri çoktan ölmüş, hareketsiz bedenleriyle ibretlik bir görüntü sunarken kimileri hala yaşam umuduyla kıpırdanıyor, az ilerideki uçsuz bucaksız tuzlu suya kavuşma aşkıyla yanıp tutuşuyorlardı.

Rengârenk, harika bir görüntü sermişlerdi fark edecek olanların önüne. Düzinelerce irili ufaklı yıldız, insanın basmaya kıyamadığı sık aralıklarla kumlara uzanmış, güneşin kavurucu sıcağından korunmaya çalışıyorlardı adeta, birbirlerine sokularak…

Koray, bu hayret verici görüntüyü bir süre hayranlıkla izledi. Ama hemen sonrasında, az ileride, çok daha büyük bir mucizeyle karşılaştı.

Genç bir kızdı Koray’ın gözlerini, rengârenk denizyıldızlarından bile daha çok kamaştıran. Askılı, dizüstü elbisesi rüzgârda bedenine yapışarak savruluyor, gece kadar siyah bukleleri hırçınca geriye savrularak kavisli boynunu ortaya çıkarıyordu. Mor çiçeklerle süslenmiş, ince, beyaz elbisenin içindeki narin bedeni genç adamın gözüne öyle hassas göründü ki… Sanki üflesen yıkılacaktı ve dünya böyle bir güzellikten mahrum kalacaktı.

Fakat üflemekten çok daha şiddetli olan rüzgâra rağmen, kızın dimdik durduğunu, adeta yaşamak için, güzelliğinin dillere destan olması için bir savaş verdiğini fark etti o an. Ve bir şey daha fark etti…

Bu eşsiz varlık, belki bir peri, ya da melek, her neyse işte, rüzgâra inat savaşırken, kendini o serin tokatlara feda ederken, başka, küçük canlıların, denizyıldızlarının, hayatını kurtarıyordu. Yerden onları tek tek, incitmekten çekinerek alıyor ve hafifçe denize atıp serin sularla kavuşturuyordu.

Koray, genç kızın büyüsünden kurtulamadan, ayakları o yöne sürüklerken buldu kendisini. Hızlı, tutkulu adımlarla bu eşsiz varlığın yanına yaklaştı.

Genç kız da birinin geldiğini fark edince derin, masmavi gözlerini kendisine yaklaşmakta olan yakışıklı yüzün kara, karanlık gözlerine rağmen içinde parıldayan ışıltılara dikti.

Sabahın ılık güneşi altında, birbirlerini böyle bir karşılaşmayla tekrar beklemeyen iki genç aynı anda yutkundular ve kalp çarpıntılarına hâkim olmaya çalıştılar.

“Müjde?”diye fısıldadı Koray, sol kulağına mor çiçekli, büyükçe bir toka takmış, perçemlerinin girdabını sağına savurmuş olan, masum yüzlü, güzel ve bir o kadar da çekici meleğe.

Müjde, genç adamın, sonunda ismini doğru söylemesiyle gülümsedi. En baştan beri ona kasıtlı olarak, kendisini kızdırmak için Müge lakabını taktığını biliyordu aslında. Ama bu, düşüncelerine bir delil olmuştu şimdi.

“Koray?”dedi o da, aynı şaşkın ses tonuyla. Ve aynı, gizli bir sevincin tınılarıyla…

Koray gözlerini kırpıştırdı. Hala olanlara inanamıyordu. Büyük ihtimal bir masalda olmalıydı şuan, ya da rüyanın en tatlı yerinde.

Hiç uyandırılmamayı diledi o an… Ebediyen şuana mıhlanarak, Müjde’nin gözlerine hapsolmayı… Müjde’nin de aynı şeyleri dilediğinden habersizdi ne yazık ki…

“Yine karşılaştık…”dedi kafasındaki yaramaz düşünceleri dağıtmaya çalışarak.

“Evet, öyle… Bu üç oldu…”diye cevaplandırdı onu genç kız, hoş, melodik sesiyle. Bu sefer ilkinde olduğu gibi zerre kadar öfke tınısı ulaşmıyordu Koray’ın kulaklarına. Bu küçük ışık bile, genç adamın kalbinin sevinçten deli gibi atmasına yetti.

“Ne yapıyorsun şu karaya aniden fırlamış mucizevî denizyıldızlarıyla? Seni onları toplarken gördüm…”

“Evet…” Müjde’nin gözleri ışıldadı. Demek kendisini izliyordu.

“Onları toplayıp denize atıyordum. Tabi hala yaşıyor olanlarını…” Burada küçük bir hüzün tınısı oluşmuştu sesinde. Ama hemen sonra gülümsedi.

Koray uzun sahile şöyle bir göz attı. Kim bilir kaç denizyıldızı vardı kıyıya uzanan.

“Hepsini mi?”

“Mümkün olduğunca…”diye onayladı onu genç kız.

“İyi de…”dedi Koray. “Burada bir sürü denizyıldızı var… Kaç tanesini toplayabileceksin ki?” Duraksayıp şaşkınca baktı karşısındaki güzelliğe.

“Hem… Ne değişecek?”

Bu söz üzerine Müjde eline kırmızı beneklerle bezenmiş pembemsi bir denizyıldızı daha aldı ve onu tam denizle buluşturacakken şöyle cevapladı genç adamı.

“Bunun için çok şey değişecek…”

Koray etkilenmiş gözlerle süzdü onu bir kez daha… Biranda zenginlerle ilgili tüm önyargıları, tabuları ve karşıt düşünceleri uçup gidivermişti aklından.

O anda, orada, Müjde’nin söylediği o çok anlamlı son sözlerle beraber, Koray için de çok şey değişmeye başlamıştı.

Çok şey…



UZUN BİR BÖLÜM SİZLERLE :by: :by: :by:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
meyve-1903
Çakıl Taşı
Çakıl Taşı
meyve-1903
<b>Cinsiyet</b> Cinsiyet : Kadın
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 4308
<b>Rep gücü</b> Rep gücü : 1567
<b>Kayıt tarihi</b> Kayıt tarihi : 03/09/10
<b>Nerden</b> Nerden : Ankara.
<b>Sevdiği Karekter</b> Sevdiği Karekter : Cenker

            ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÖLÜM DANSI             ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 EmptyPtsi Eyl. 20, 2010 9:45 am Paylaş

gene her zaman ki gibi çok güsel olmuş..Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
eskiAcik
Site Sahibi
Site Sahibi
eskiAcik
<b>Cinsiyet</b> Cinsiyet : Erkek
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 11490
<b>Rep gücü</b> Rep gücü : 7689
<b>Kayıt tarihi</b> Kayıt tarihi : 20/06/10
<b>Sevdiği Karekter</b> Sevdiği Karekter : Aycin

            ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÖLÜM DANSI             ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 EmptyPtsi Eyl. 20, 2010 10:07 am Paylaş

bencede guzel senaryo hele son bolum guzeldi..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
edaekrem1998
Foruma Alisiyor
Foruma Alisiyor
edaekrem1998
<b>Cinsiyet</b> Cinsiyet : Kadın
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 212
<b>Rep gücü</b> Rep gücü : 244
<b>Kayıt tarihi</b> Kayıt tarihi : 18/08/10
<b>Nerden</b> Nerden : istanbul
<b>Sevdiği Karekter</b> Sevdiği Karekter : Ekrem

            ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÖLÜM DANSI             ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 EmptySalı Eyl. 21, 2010 12:34 am Paylaş

tşkler admincim :D
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
edaekrem1998
Foruma Alisiyor
Foruma Alisiyor
edaekrem1998
<b>Cinsiyet</b> Cinsiyet : Kadın
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 212
<b>Rep gücü</b> Rep gücü : 244
<b>Kayıt tarihi</b> Kayıt tarihi : 18/08/10
<b>Nerden</b> Nerden : istanbul
<b>Sevdiği Karekter</b> Sevdiği Karekter : Ekrem

            ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÖLÜM DANSI             ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 EmptySalı Eyl. 21, 2010 12:42 am Paylaş

6. BÖLÜM


Her sorulan hesabı hesap sanma.
Sen hamur musun ki herkes kendi kafasına göre şekillendirecek?
Bu yol senin yolun, karşına çıkmak isteyenleri ne diye takıyorsun?
Onlar hep karışacaktır, senin işinse karışıklıkları ayrıştırmaktır



Müjde ve Koray bir süre öylece birbirlerine baktılar. Genç kız, adamın gözlerinden bile belli olan duygu karmaşasını sezinlemişti elbette. Söylediğinden etkilendiğini anladı. Ve bu… Bu onu nedensizce gülümsetti. Bir kez daha… Aklına her O geldiğinde olduğu gibi…

Etkileniyor… O da benden etkileniyor…

Müjde sevincin tüm ışıltılarını taşıyordu şimdi gözlerinde. Amaçsız bir neşenin, sonu gelmez heyecanın, durdurulamayan kalp atışlarının tüm ışıltılarını… Hepsini gözlerine yansıtmış öylece Koray’ın dipsiz bir kuyu kadar karanlık bakışlarına kilitleniyordu kalbi.

Başka tek kelime söz etmediler aralarında. Bakışları çığlık çığlığa haykırıyordu her şeyi zaten. Hangi kelime anlatabilirdi ki yaşadıklarını? Hangi söz yetebilirdi duygularını aktarmaya? Cümleler dile gelse, fırtınaları yazılır mıydı şiirlere? Şiirler anlar mıydı onları?

Biliyorlardı… Sessizliğin sesinde ikisi de biliyordu artık. Sahte duvarları yıkmak için gerçek bir dozer gibi inmişlerdi birbirlerinin hayatlarına.

O kısacık anda, o tek bir bakışta, anladılar birbirleri için önemini ikisi de. Yıllarca uğraşsalar anlatamayacakları cümleler yerine, orada, o dakikada, sadece gözleriyle döktüler tüm yarım kalmışlıklarını. Yarım kalmışlıkların birbirlerinde tamamlanışını…

Sadece gözleriyle…

Gözler… Gözler, kalbin aynası değil miydi zaten?


***
“Öyleyse izin ver, ben de senin gibi vesile olayım, onlar için çok şeyin değişmesine…”dedi Koray.

Müjde ışıldayan gözlerindeki onayla yetindi cevaben.

Ve hayat kurtarmaya başladılar…

Öğlen vaktine kadar, kıyıya vurmuş olmasına rağmen inatla yaşama tutunmaya çalışan denizyıldızlarının büyük bir kısmını topladılar. İşleri bittiğinde yorgunluktan ve Güneş’in bunaltıcı sıcağında terlemenin verdiği sıkkınlıktan eser yoktu ikisinde de.

Mutluluk sıkıntılarını bir kabuk gibi örtmüştü.

Artık, son birkaç tane daha denizyıldızını kurtarıyorlardı ki Müjde sonunda sabahtan beri kim bilir kaç kez çalmış olan telefonunun sesini duyabildi.

Koray’a mahcup bir bakış fırlatarak çantasından telefonu çıkarıp ekrandaki isme baktı ve gözlerini devirdi. Sonra da bıkkın bir şekilde iç çekerek telefonu açtı.

“Efendim Alper?”

“Oh be… Hele şükür! Kızım nerdesin ya! Sabahtan beri seni arıyorum… Aklım çıkıyordu burada. Başına bir şey geldi sandım. Benden izinsiz nerelere kayboldun bakayım sen? Buraya beraber geldik… Hiç mi düşünmüyorsun sensiz endişeden deliye döneceğimi? Bana emanetsin sen unuttun mu? Çıldırıyordum resmen burada…”

Alper, çok sinirli ve bir o kadar da endişeli bir sesle soluk bile almadan içindekileri döküyordu ve anlaşılan o ki Müjde bir şey yapmasa susmaya da niyeti yoktu.

Bu yüzden, genç kız durumu fark ederek olaya müdahale etti.

“Dur bir dakika ya… Az bir nefes al… Buradayım, tamam mı? Sadece sahile yürüyüşe çıkmıştım biraz. Şimdi de geri dönmek için hazırlanıyordum zaten…” Kaşlarını çatarak ekledi.

“Hem ayrıca, ben çocuk değilim tamam mı? Buraları biliyorum ve her dışarı çıkışımda sana hesap verecek değilim…”

“Vereceksin tabi! Koca şehirde kız başına… Hey Allah’ım! Ya başına bir şey gelseydi?”

“Kız başıma mı?” Müjde sinirden dişlerini gıcırdattı.

“Bana bak, Alper…”

“Hemen otele geliyorsun. Bu sefer beni gerçekten çok kızdırdın. Hemen!”

“Alp-“ Müjde duraksadı. “Alo?”

Ancak genç adam, telefonu kuzeninin yüzüne kapatmıştı bile. Hem de hiç hoşlanmadığı kesin bir emirle…

“Hah, şuna bak ya…”dedi Müjde öfkeden titreyerek.

“Ne sanıyor bu kendini? Kız başınaymışım… Yok efendim sinirlenmişmiş… Allah Allah ya… Allah Allah!”

Koray olgunca ve Alper’in korumacılığı da hoşuna giderek gülümsedi.

“Bence haklı…”

“Ne? Sende mi? inanmıyorum! Erkekler… Hepiniz aynısınız ya! Hepiniz…”

Koray, önce Müjde’nin bağırıp çağırarak kendine gelmesi için bekledi. Genç kız nihayet sakinleştiğindeyse olaya noktayı koydu.

“Ben olsam da aynısını yapardım… O yüzden şimdi doğruca yanına gitmelisin…”

Müjde tam tüm öfkesini ondan çıkaracaktı ki Koray, yerden kurumuş bir denizyıldızı aldı.

“Al, baktıkça beni hatırlarsın. Sen nasıl ki başkalarının iyiliğini düşünüyorsan başkaları da senin iyiliğini düşünüyor… Kimseye kızarken bu kadar önyargılı olma o yüzden…”

Müjde bir sarımsı denizyıldızına bir de Koray’a baktı.

Bir kez daha etkilenmişti.

Kurumuş canlıyı usulca eline alırken yanaklarının kızarmasına engel olamadı. Aynı zamanda, O’ndan çıkması imkânsız bir kelimenin ağzından dökülüvermesine de engel olamamıştı.

“Peki…”


***
Müjde otele döndü. Resepsiyondan içeri girdiğinde kendisini oldukça endişeli ve kızgın, sanki biraz da kırgın bir yüz bekliyordu.

Alper…

Genç adam selam sabah bile vermeden “Neredeydin?”diye sordu Müjde’yi karşısında görüp rahatladıktan hemen sonra.

“Sahildeydim dedim ya…”dedi Müjde bıkkın bir tonla.

“Sabahın köründe öyle mi?” Alper şaşkınlıkla kaşlarını havaya kaldırdı.

Müjde ise gözlerini devirmişti. “Olamaz mı?”

“Olamaz tabi…” Alper bu sefer de kaşlarını çatmıştı. Müjde uzun zamandan beri onu ilk kez bu kadar sinirli görüyordu.

“Niye bu kadar abarttın anlamıyorum ki…”dedi genç kız.

“Endişeleniyorum!”diye bağırdı Alper. “Sabahtan beri sana ulaşamadım. Cebini açmıyorsun, çağrılarıma bakmıyorsun ve mesajlarıma cevap yazmıyorsun. Sen benim yerimde olsan endişelenmez miydin?”

“En azından bu denli abartmazdım.”dedi Müjde, ama kelimeler ağzından dökülür dökülmez söylediklerinin hiç de inandırıcı olmadığını anladı. Kendisi olsaydı, muhtemelen olay çıkartmıştı.

Alper derin bir nefes aldı. “Sen benim değerlimsin Müjde’m…”dedi sonunda biraz rahatlayarak. “Biran kaybetme korkusu yaşadım ve çok korktum canım kardeşim…”

Müjde’nin kırgın yüz ifadesine daha fazla dayanamayarak genç kıza sarıldı.

“Ya başına bir şey gelseydi? Ömür boyu o suçluluk psikolojisiyle nasıl yaşardım hiç düşündün mü?”diye sordu, genç kızın saçlarını okşayarak.

Müjde biraz naz yaptı. “Ama bana çok bağırdın… Seni hiç öyle görmemiştim… Ve… Kırıldım…”dedi.

Oysa daha bunları söylerken bile, bunun koca bir yalan olduğunu biliyordu. Alper kendisine sarıldığında çoktan affetmişti genç adamı. Çünkü onun iyi niyetini ve korumacılığını görmüştü.

“Kırıldın mı?” Alper dudaklarını büktü. Bunun Müjde’nin zayıf noktalarından biri olduğunu biliyordu. “Özür dilerim… Özür dilerim, özür dilerim. Çok özür dilerim… Çok…”

“Ya tamam kes…”dedi genç kız gülümseyerek. “ İyi peki, affedildin. Ama bir daha aynı şey olursa gözünün yaşına bakmam ona göre…”

“Yaşasın!”diye çocukça bir çığlık attı Alper. Oysa o da, daha sarıldığında Müjde’nin kendisini affettiğinin ama kendisini naza çekmek istediğinin farkındaydı.

Kucağında sıkı sıkı tutup genç kızı döndürdü.

“Ayy yapma!”diye kıkırdadı Müjde dönerken. “İndir beni çabuk!”

“Emriniz başım üstüne.” Alper yalaka bir sırıtıştan sonra genç kızı indirdi.

“Öyleyse küçük hanım, barıştığımıza göre…” Burada Müjde’ye bir göz kırptı ve ardından devam etti.

“Bekle bizi İstanbul… Seni ikinci kez fethetmeye geliyoruz!”


***
İstanbul’a dönüşte Koray ve Müjde tekrar karşılaşmadı. Ama ikisini de çok daha farklı sürprizler bekliyordu. Kötü sürprizler…

Koray otobüsten inmiş evine doğru yol alırken karanlık sokaklardan geçtiği bir sırada sert bir el onu kolundan yakalayıp kenara çekti.

“Benim mekânımdan elini kolunu sallaya sallaya geçebileceğini mi sandın?”diye sordu Ercan, Koray’a. “Bir selam sabah bile yok mu Koray Bey?”

Koray birdenbire kenara itilmenin verdiği şaşkınlıktan sıyrılınca karşısındaki adamın sakalsız, ama bir o kadar da somurtkan yüzünü gördüğünde dişlerini gıcırdattı.

“Ne istiyorsun benden yine Ercan?”

“Çok bir şey değil canım…”diye fısıldadı genç adam, yüzünde pis bir ifadeyle. Tek kulağındaki gümüş halkalı küpeyle oynadı. “Kulağıma bazı bilgiler geldi…”

Koray, karşısındaki herifin bir amacı olduğunun farkındaydı. O ve çetesiyle az mı kavgaya tutuşmuştu… Ne mal olduklarını iyi bilirdi… Ezelden beri düşmandılar sonuçta.

“Yettin be!”dedi bu yüzden genç adam. “Sadede gel hadi…”

Ercan bıkkın ve yapmacık bir şaşkınlıkla iç geçirdi. “Peki…”dedi önce. Ardından ekledi.

“Duyduğuma göre balerin olmaya karar vermişsin.” Burada kıkırdamıştı.

Koray, Ercan’ın yakasına yapışarak yumruğunu adamın suratına doğrulttu.

“Ulan bana bak! Doğru konuş benimle!”

“Oooo Koray Bey, yine sert çocuk oldunuz. Ama bakıyorum da bu maçoluğunuz sadece sokaklarda söküyor…”

“Ben seni şimdi…”diye tısladı Koray.

“Şşşt! Ağır ol da abi desinler koçum.”diye kaşılık verdi bunun üzerine Ercan da. “Yakında salon erkeği kıvamında olacaksın. Alış biraz light takılmaya…”

“Sensin lan light!” Koray ellerini Ercan’ın üzerinden indirerek mikrobunu pantolonuna sürttü. Belki temizlenirdi böylece. Rahatlamaya çalışarak başını sağa sola kütürdetti.

“Yaptıklarımın hesabını verecek değilim, tamam mı? Ne istiyorsun yine benden, hadi geveleme de çıkar şu ağzındaki baklayı. İşim gücüm var benim. Uğraşamam senin gibileriyle…”

“Haah şöyle, yola gel bakalım…” Ercan gözlerini kısarak gülümsedi. “Orda asortik takılırken paraya para demeyeceksiniz beyefendi… Artık bir bizi de görürsünüz diyorum hani…”

“Yok ya…”dedi Koray alayla. “Başka derdin?”

“Yok.” Ercan ukalaca gülümsedi.

“Şuna bak ya, bir de utanmadan yok diyor. Oğlum! Belanı mı arıyorsun sen ya! S.ktir git başımdan…”

“Bela falan aradığım yok…” Genç adam Koray’a biraz daha yaklaştı.

“Bende olan bir şeyi gidip başkalarında niye arayayım ki zaten? Bilmem anlatabildim mi?” Burada gözlerini kırptı.

“Eeeh, yeter be… Senle mi uğraşacağım. Boşuna debelenme! Sana zırnık koklatmam!”

Ercan yüzünde sinsi bir ifadeyle “Öyleyse sonuçlarına katlanırsın.”dedi.

“Sana da… Bu boş, kuru tehditlerine de… Karnım Tok! Şimdi beni rahat bırak!”

Koray, Ercan’ı orada bırakıp evine doğru yola koyulmuştu ki hırstan kudurmuş genç adam arkasından son kez seslendi.

“Seninle görüşeceğiz Koray! Görüşeceğiz… Benden böyle kolay kurtulabileceğini mi sandın.”

Koray onun bu boş tehditlerine alışmıştı. Umursamazca ilerleyerek iyice uzaklaşırken sesini daha bir yükselterek sözlerini tamamladı Ercan.

“Bu hesap burada kapanmadı Koray Efendi… Anladın mı beni? Kapanmadı!”


***
Müjde yorgun argın evinin önüne gelmişti. Otobüs yolculuğu oldukça sıkıntılıydı ve bu durum, öyle yerlere alışık olmayan biri için daha da zordu. Bir de yine maçoluğu tutan Alper’in “Seni gece vakti bir başına eve göndermem.” Laflarına katlanmak zorunda kalmıştı.

Aslında katlanmak değildi bu. İçten içe hoşuna da gidiyordu ama kişiliğinden taviz verecek değildi. Zaten şakayla karışık söylediğini bildiği için de pek fazla takmıyordu genç adamı. Yoksa bunları başka biri söyleyecek olsa, kesinlikle çok daha sert tepkiler verirdi.

Beraber Müjde’nin evine giden bahçeden içeri girmişlerdi ki ikisi de dondu kaldı.

Bahçede Müjde’nin annesiyle babası onları bekliyordu. Üstelik oldukça da kızgın bir yüz ifadesiyle.

Müjde yutkundu. Alper’e dönüp “İşte şimdi yandık…”diye fısıldadı.

Alper’se ona “Güçlü ol.”diye destek verdi. “Ben yanındayım.”

Müjde bu sözlerle biraz rahatlamıştı. Ailesinin yanına yaklaştı.

“Anne? Baba? Ne işiniz var burada?”

Hakan Bey gür kaşlarını çatarak kızının karşısına dikildi.

“Asıl senin o ne olduğu belirsiz yerlerde ne işin var Müjde.” Sesini iyice yükselterek tekrarladı.

“Ne işin var!”

Şimdi bir de ailesine hesap vermek zorunda kalacaktı…

Alper Müjde’nin sırtını sıvazladı. Anlaşılan zor bir akşam onları bekliyordu



İNŞALLAH BEYENİRSİNİZ YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİN HERKESE BNDEN :by: :by: :by:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Pebble Stone - '
Deneyimli
Deneyimli
Pebble Stone - '
<b>Cinsiyet</b> Cinsiyet : Kadın
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 1046
<b>Rep gücü</b> Rep gücü : 754
<b>Kayıt tarihi</b> Kayıt tarihi : 11/08/10
<b>Kişisel İleti</b> Kişisel İleti : DağLarı DeLdim Tek Başıma'
<b>Sevdiği Karekter</b> Sevdiği Karekter : Cenker

            ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÖLÜM DANSI             ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 EmptySalı Eyl. 21, 2010 1:03 am Paylaş

Süper yazmışsın canım yine yeni böLümLerini merakLa bekLiyorum Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
edaekrem1998
Foruma Alisiyor
Foruma Alisiyor
edaekrem1998
<b>Cinsiyet</b> Cinsiyet : Kadın
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 212
<b>Rep gücü</b> Rep gücü : 244
<b>Kayıt tarihi</b> Kayıt tarihi : 18/08/10
<b>Nerden</b> Nerden : istanbul
<b>Sevdiği Karekter</b> Sevdiği Karekter : Ekrem

            ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÖLÜM DANSI             ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 EmptySalı Eyl. 21, 2010 1:05 am Paylaş

TŞKLER CNMM
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
TüRKüMiT <3
Deneyimli
Deneyimli
TüRKüMiT <3
<b>Cinsiyet</b> Cinsiyet : Kadın
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 940
<b>Rep gücü</b> Rep gücü : 820
<b>Kayıt tarihi</b> Kayıt tarihi : 19/08/10
<b>Nerden</b> Nerden : İzmir
<b>Kişisel İleti</b> Kişisel İleti : ♥ Çağatay Ulusoy ♥
<b>Sevdiği Karekter</b> Sevdiği Karekter : Sevil

            ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÖLÜM DANSI             ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 EmptySalı Eyl. 21, 2010 3:20 am Paylaş

süper olmuşş yeni bölümü merakla bekliyorumm ;)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
edaekrem1998
Foruma Alisiyor
Foruma Alisiyor
edaekrem1998
<b>Cinsiyet</b> Cinsiyet : Kadın
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 212
<b>Rep gücü</b> Rep gücü : 244
<b>Kayıt tarihi</b> Kayıt tarihi : 18/08/10
<b>Nerden</b> Nerden : istanbul
<b>Sevdiği Karekter</b> Sevdiği Karekter : Ekrem

            ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÖLÜM DANSI             ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 EmptySalı Eyl. 21, 2010 4:57 am Paylaş

7.BÖLÜMM(YORUMLAR GELMİYO :aglarim: BÖLE GİDERSE SENERYOMU BİTİRİCEM)


Bazen hayat karşına beklenmeyen sürprizler çıkarır.

Kimi iyi olur, kimi kötü…

Kimini öğrenirsin bir şekilde, kimiyse koca bir sırdır.

Ama şunu unutma.

En büyük metanet, sonuç ne olursa olsun güçlü olmaktır.


“Hakkım olanı almaya gittim oraya, kendimi ispatlamaya…” Müjde de gözlerini en az Hakan Bey’inkiler kadar sertleştirmiş, çenesini yukarı dikip gururunu kendine destek etmişti. Şu haliyle ne kadar da belliydi onun kızı olduğu…

“Hakkın olan, bir avuç edepsizin önünde kendini rezil etmek mi?”diye gürledi Hakan Bey.

Sedef Hanım’sa onu sakinleştirmek istercesine kısa, kızıla boyanmış saçlarını kulağının arkasına kıstırıp kocasının omzunu sıvazladı. “Bu kadar kendini kasma hayatım…”dedi endişeyle. “Sonra sinirlerine hiç iyi gelmiyor, biliyorsun.”

“Sana mı soracağım sinirlerimi be kadın! Bu kızın olacak aptal sinirlerimi yeterince gerdi zaten. Anası kılıklı ne olacak…”

Müjde öfkeyle dişlerini gıcırdatıp tam kötü bir şeyler söylemek için ağzını açıyordu ki Alper araya girdi.

“Amca…”dedi genç adam sakince. “Yargısız infaz yaparken hiç kızının hayallerinin önemini göz önünde bulundurdun mu?”

Hakan Bey Alper’e küstahça, küçümseyen bir bakış fırlattı. “Sen kim oluyorsun da benim kızımı bana karşı savunuyorsun ha?”

“Kuzeni oluyorum.”diye sırıttı Alper.

Müjde ona bir diz attı. “Alper!”diye fısıldadı. Gözleri “ne yapıyorsun?”der gibi bakıyordu ona.

Hakan Bey iki genci de şöyle bir süzdü. Bomboş hayallere kapılmış, uğrunda geleceğini hiçe sayan, mantıktan uzak, delidolu hayatlarına imrendi birkaç saniye. Ama hemen ardından toparlandı, kendine geldi. Mantık olmadan hiçbir iş yürütülemezdi. O bugünlere hep mantığıyla gelmemiş miydi? Şimdi el kadar çocuklar neyi savunuyordu?

Hayalleri!

Histerik bir kahkaha attı. Bunun üzerine eşi dâhil hepsi ona boş boş baktılar.

“Benim hayalperest bir kıza ihtiyacım yok. Benim, bu şirketin başına geçmeye layık olacak, aklı başında bir kıza ihtiyacım var.”

“Ve o ben değilim, baba…”dedi Müjde tıslayarak.

“Öyleyse…” Adam, kızına acı dolu gözlerle baktı. Ağzından akacak zehir gibi kelimelerin daha aklındayken oluşturduğu cümle bile katılaşmış kalbini titretmeye yetmişti. Ama kızı gibi inatçı, en az onun kadar kararlı olan gururu yine de söyletti ona söylenmemesi gerekenleri.

“Öyleyse, benim de senin gibi bir kızım yok! Seni evlatlıktan reddediyorum!”

Bir süre herkes dondu. Kimseden çıt çıkmıyordu. Müjde daha öncede bu duruma kadar gelip sonunda kıyısından döndüğünü hatırlamıştı birden. Alper’se kuzeninin şimdi nasıl ayakta duracağı konusunda endişeleniyordu.

Oysa Sedef Hanım… O bambaşka bir yerlerdeydi. İçinde, hep kocası tarafından ezilmişliğin yarası her gün kabuk bağlayıp bağlayıp tekrar kanarken şimdi kendi acısına aldırmıyordu kadın. O an kızını düşünüyordu sadece. Kocası onu da kendisi gibi ezip bir köşeye fırlatırsa Müjde ne yapar diye endişeleniyordu. Sustuğu için kızıyordu biraz da kendine. Biricik evladını savunamadığı, onun yanında olamadığı için.

Ama biliyordu. Müjde annesi kadar şefkatli olsa da annesi gibi pasif değildi. O ne yapar eder, hakkını aramasını bilirdi.

O, kendini bilirdi… Engeller onu pes ettirmezdi. Ne olursa olsun… Asla yılmazdı o…

Asla…



***

O geceden sonra Müjde bir daha hiç babasıyla görüşmedi. Ama annesi arada bir kızına uğrayıp ev işlerinde kendisine yardım ediyor ve gizliden gizliye para desteği de sağlıyordu.

Aradan üç hafta geçti.

Bu süre içinde ikinci, hatta üçüncü elemeler bile tamamlanmıştı.

Ve… Nihayet… Nihayet o gün gelip çatmıştı. Türkiye genelinde seçilip sona kalmış olan elli gençten sadece onunun yarışmaya gireceği gün.

Son elemeler… O gün bugündü.

Müjde sabah erkenden kalkmış, köpüklü, sıcak bir banyonun ardından üzerine ne giyeceği konusunda gar dolabı önünde dikilmiş vaziyette seçim yapmaya çalışıyordu.

Yatağının üstü hep “bu olmaz, şu fazla sade, öbürü çok abartılı…”diye fırlatıp attığı kıyafetleriyle doluydu.

En sonunda bezgince iç çekip “Of, ne yapacağım ben şimdi?”diye söylendi.

Tam bu sırada kapı çaldı. Müjde alelacele üzerine beyaz, boğazdan bağlamalı bir bluz ve taşlı, dar bir kot geçirip saçlarına da usulden bir atkuyruğu yaparak merdivenlerden aşağı koştu. Geniş salonu ve mutlağa açılan holü geçip kapıya yöneldi.

“Kim o?”diye seslendi giderken. Vardığında da delikten baktı karşıdakine.

“Benim kızım.”diye seslendi Sedef Hanım.

Müjde kapıyı açtı. Ancak açar açmaz hiç beklemediği bir şeyle karşılaştı. Evinin yeşilliklerle dolu geniş bahçesine ait kapıda siyah takım elbiseli, gözlüklü bir adam dikiliyordu. Ve kendisine doğru bakıyordu.

Müjde şaşkınlığını gizleyemedi. Bir annesine bir de o adama baktı.

Kadın “Beni buyur etmeyecek misin Müjde’cim?”diye sorduğunda kendine gelerek kafasını salladı.

Annesi içeri geçerken ona dış kapıdaki adamı kaşlarıyla işaret ederek “O kim?”diye sordu.

Sedef Hanım kayıtsız kalmaya çalışarak “Ha, o mu?”dedi. Gözlerini kaçırdı.

“O şey… Yani… Eee, koruma canım. Bilirsin…”dedi birden, sanki bu çok normal bir şeymiş gibi.

Ama genç kız annesinin “her şey yolunda” rollerine aldanmamıştı.

“Koruma mı?”diye bağırdı. “Benim evimde, benden izinsiz, korumanın ne işi var?”

“Bunları içeride konuşalım istersen canım…” Kadın yapay bir tatlılıkla gülümsedi. Kötü bir oyuncuydu doğrusu. Bir sıkıntısının olduğu her halinden belliydi ve bu Müjde’nin gözünden kaçmamıştı.

“Hayır, hemen şimdi duymak istiyorum!”diye bağırdı genç kız bu yüzden.

“Müjde…”diye uyardı annesi ve içeri geçmeye çalıştı.

Ama annesinden hayır gelmeyeceğini anlayan Müjde, korumanın yanına gitmişti bile.

“Kimsin sen?”diye bağırdı adama. “Benim evimde, benden izinsiz ne işin var!”

Adam güneş gözlüklerinin altından karşısındaki hırçın ama bir o kadar da çekici kızı inceledi. Kıyafetleri vücut hatlarını ortaya çıkarıyordu ve çok güzeldi. Ama beğenisinin ses tonuna yansıması için en soğuk haliyle konuştu.

“Annenizin talimatı Müjde Hanım.”dedi ve kızı umursamayarak önüne döndü.

Müjde bir süre boş boş baktı. “Ne?”diyebildi sonunda. “Annemin mi?”

Koruma başıyla onayladı. Her emre uyduğu gibi, istendiğinde yalan da söylerdi pekâlâ.

Ama Müjde aptal değildi.

Doğruca eve koştu. Annesi, bütün alt katı kaplayan geniş salondaki, merdivenlerin hemen altına döşenmiş krem rengi üçlü koltuğa oturmuş bir vaziyette kızını bekliyordu. Korumaya hesap sormaya gittiğini biliyordu elbette. Ama engellememişti onu. Nasıl olsa her şeyi öğrenecekti birazdan. Yani… Hemen hemen her şeyi…

Müjde kapıyı çarparak içeri girdi.

“Anne!”diye bağırdı. “Bana hemen bir açıklama borçlusun! Hemen!”



***

Gece Ayazı’nda işler baya bir kesat ilerliyordu. Son mekândan da elleri neredeyse boş döndüklerinde Ayça artık çıldırmak üzereydi. Oğuz da öfkeliydi gerçi, ama o biraz daha sinsi takılıyordu.

Evlere dağıldıkları sırada Ayça sinirden söylene söylene giderken ve aslında kabullenemese de kendini terk edilmiş hissederken arkadan birisinin kendine yaklaştığını fark etti.

Dönüp koyu kumral saçlarıyla yakışıklı yüz hatları daha da belirginleşen genç adama baktı.

“Taner?”

Taner yarı utangaç yarı kararlı bir sesle “Şey…”dedi. Sıkıntıyla iç geçirdi.

“Beraber yürüyelim mi?”

Ayça onu o can alıcı bakışlarıyla süzdü. Elaları Taner’in koyu kahvelerinin içini yakıyordu. Bilmeden alev verip tutuşturuyordu genç adamı.

Bilmeden acıtıyordu…

Ayça iç çekti. Dün geceki vasat işin acısını sabah sabah toplanıp tartıştıkları sırada yeterince çıkarmıştı zaten. Kalan öfkesini de Taner’e kusmak istemedi.

“Peki…”dedi bu yüzden.

Bir süre hiç konuşmadan ilerlediler. Sonunda Taner dayanamadı. “Aslında…”diye başladı söze. “Ben… Yani… Sana bir şey söylemek istiyorum.”

Ayça kaşlarını çatarak gözlerini kaçırdı. Tahmin edebiliyordu ne diyeceğini… Ama neden şimdi?

Sonra Koray’ın yokluğu geldi aklına. İçindeki boşluk sızladı bir kez daha. Doğru ya… En yakın arkadaşı varken cesaret edememişti Ayça’yla baş başa kalmaya Taner. Ama şimdi farklıydı.

Artık… Artık o yoktu.

Ayça gözlerinin dolduğunu hissederek kirpiklerini kırpıştırıp kendini toparladı.

“Bak Taner, ben gerçekten…”

“Sus lütfen.”dedi genç adam. Tüm kibarlığına rağmen otoriter ve etkin kişiliği ses tonuna yansımıştı.

Ayça da bir şey diyemedi bunun üzerine. Hem… Dese ne değişirdi ki?

“Ben çok düşündüm Ayça…” İsmini söylerken sesi titremişti. “Bunca yıl… Hep düşündüm aslında ama… Yapamadım. Söyleyemedim. Oysa şimdi…”

“Durum farklı…”dedi Ayça. Sesi kırgın çıkmıştı. Gerçekten, kırgın mıydı Koray’a? Yoksa kızgın mıydı? Bir karar veremedi o an.

“Evet.”diye onayladı onu Taner. Bunu çok düşünmüştü. Çok kez denemiş ama her seferinde yılgınlık çökmüştü omuzlarına. Ama daha fazla sabrı kalmamıştı artık.

Bitip tükenmeye daha fazla sabrı kalmamıştı…

“Biliyorum… Senin kendi içinde yaşadıklarını, kırgınlığını… Farkındayım hepsinin…”

Ayça hayret dolu gözlerle baktı ona. Sonra bakışları şaşkınlıktan nedensiz bir gülümsemeye dönüştü. Ne halde olursa olsun, onu bu dünyada anlayan, yaşadıklarını kendinden önce fark eden tek insandı hep Taner.

Taner’in gözleri, Ayça’yı gülümsetebilmiş olmanın verdiği heyecanla parladı.

“Ve sen de farkındasın benim… Yani…”

Ayça anlayışla başını salladı. Taner ondan sert bir tepki gelmediğini görünce aldığı bir güçle devam etti konuşmasına.

“Bunca yıl safı oynadık hepimiz. Herkes her şeyi biliyordu ama hep saf ayaklarındaydı… Neden? Bir şeyleri gizlemeye çalışmak onları yok edebilir mi?”

Taner’in varmak istediği yer Ayça’yı endişelendirse de içinde, derinlerde bir yerlerde, varlığından bile habersiz olduğu saklı bir parçası biran önce o sözleri söylemesini istiyordu. Şaşırdı bu duygusuna. Ama istemsizce hoşuna da gitti. Bu yüzden susturmadı genç adamı. İzin verdi konuşmasına…

Taner durdu. Genç kız da onunla beraber yürüyüşünü sonlandırdı. Bir süre birbirlerinin gözlerine bakıp hapsoldular öylece.

Taner’in içi titriyordu, bakmaya bile kıyamıyordu.

Ayça’ysa hala umutsuzca Koray’ı arıyordu o bakışlarda.

Sonunda konuştu Taner. Bunca yıl sessizlikte çoktan söylenmiş kelimeleri dile getirdi. Yıktı ona ulaşmak uğruna bütün tabularını.

Sonuçlarını göze alarak…

“Ben…”demişti kesik kesik nefesiyle. “Ben… Seni…” Gözlerini kapatmıştı. İzin vermişti yıllardır dilinin ucunda bir çığ gibi biriken kelimelerin yükünden kurtulmaya. İzin vermişti hafiflemeye, olacakları göze alacak olsa bile huzura ermeye. İzin vermişti dudaklarından dökülmesine…

Ne olursa olsun… Artık çok geçti… İzin vermişti bir kere…

“Seni seviyorum…”



***

Koray ellerinde birer askıyla tuttuğu biri açık mavi diğeri koyu gri iki gömleği odasına çıkmış ona kıyafet seçiminde yardım eden Katre’ye doğru uzatarak gösterdi.

“Hangisini giyeyim bu gece sence? Bunu mu yoksa bunu mu?” Önce sağındaki sonra da solundaki gömleği işaret etmişti.

“Hmm… Bence… Sana koyu tonlar daha çok yakışıyor abi.”

“Griyi diyorsun yani…”dedi Koray düşünceli bir şekilde. “Tamam o zaman…”

Gömleği kenara çıkarıp altına ona uygun bir pantolon aramaya başladı.

“Kravat takmayacak mısın?”diye sordu Katre.

“Sence ben kravat takar mıyım?” Koray kardeşine çapkın bir gülümseme fırlattı.

“O ateşli havada üstelik… Cık cık cık… Daha abini tanıyamamışsın Katrecik…”

“Bana Katrecik demeyi ne zaman kesmeyi planlıyorsun? Biliyorsun, hiç hoşlanmıyorum o lakaptan…”diye sert bir şekilde konuştu genç kız.

Cıvıklıktan hiç hoşlanmazdı Katre. Olgun, ciddi ve dürüst bir yapısı vardı. Gereksiz laubalilikler bulunmazdı onda. Hep içi dışı bir biriydi o.

“Hoşlanmadığın için diyorum ya.”diye sırıttı Koray.

“Bak Koray…”diye sinirli bir şekilde söze başlamıştı Katre. Kızdığında ona ağabey demezdi zaten. Ama genç adam kardeşinin lafını yarıda kesti.

“Hey, bir dakika…”dedi Koray dudaklarını ısırarak. Nasıl da unutmuştu bunu sormayı? Ah dalgın kafası… Akşamki son elemelerin verdiği stresten önemli detayları atlıyordu hep.

“Canım kardeşim bu akşam abisine destek vermek için onunla beraber gelecek değil mi?” Gözleri bu atladığı detayı yeni fark etmiş olmanın ve alacağı cevabın umuduyla parlıyordu.

Katre şaşırdı önce. Ama sonra düşünceli bir ifade yerleşti yüzüne.

Ciddi bir ses tonuyla “Yaptığını hala onaylamadığımı biliyorsun değil mi abi?”diye sordu.

“Sen… Arkadaşlarını yarı yolda bıraktın.”

“Hayır, bırakmadım!”diye sertçe çıkıştı genç adam, ama sonra bağırdığına pişman olarak iç çekti.

“Bunları tekrar konuşmayalım lütfen, onlar bir şekilde ayakta kalmayı başarabilirler…”

“O yüzden durumları gittikçe kötüleşiyor değil mi? O yüzden Gece Ayazı efsanesi tarihe karışmak üzere…”

“Katre, lütfen…”

“Hayır abi… Bunca zaman sana karışmadım, kendince yaptığın iyiliğin aslında nasıl kötü sonuçlar doğurabileceğini fark edememene kızmayı bıraktım. Neden? Hep senin için…”

“Ama şimdi, tam da böyle önemli bir gece de beni birden bire yarı yolda bırakma kararı mı aldın?”diye sordu Koray kaşlarını çatarak.

“Hayır… Bak, üff…” Katre sıkıntılı bakışlarını Koray’dan kaçırdı. “Beni anlamıyorsun…”

“Asıl sen beni anlamıyorsun Katre! Senin için çabalıyorum burada ben! Bu uğurda dostlarımı karşıma alarak hem de… Şimdi bir desteği çok mu görüyorsun bana?”

“Hayır, saçmalama… Ya, çok görmüyorum tabi ki. Ne zaman gördüm ki zaten? Ne olursa olsun hep senin yanında olmadım mı? Hep seni savunmadım mı?”

“Eeee, öyleyse şimdi bu tepki niye bir tanem?” Koray biraz yumuşamıştı.

Kardeşini de anlıyordu aslında. Ama detaylara çok fazla takılmasına kızıyordu sadece. Hayatı akışına bırakmalıydı. Zaman her şeyin ilacıydı ne de olsa… Ve sonunda… Her şey çok güzel olacaktı… Tüm bu risklere değecekti…

“Sadece… Vicdanım rahatsız.”diye fısıldadı Katre.

“Merak etme, her şey yoluna girecek…”

“İşte asıl sorunda bu. Körü körüne bir inanca bağlanmışsın, kayıplara da gözünü kapatmışsın. Nasıl beceriyorsun bu kadar pozitif yaklaşmayı olaylara? Polyanna mısın sen abi?”

Koray, atlattıkları o yangını ve kendi canı pahasına Katre’yi kurtarışını hatırladı. Anne ve babaları ise tanınmayacak halde iki ceset olarak bulunmuşlardı. İçi titredi.

O günden beri, en azından Katre’yi kurtarabildiği için şükretmiş ve en kötü zamanlarda bile işe hep olumlu tarafından yaklaşmak gerektiğini öğrenmişti. Başka türlü nasıl yaşardı insan?

“Belki de…”diye onayladı onu Koray hatırladıklarıyla beraber burukça gülümseyerek.

“Eee, bu akşam gelecek misin?”diye sordu tekrar umutla.

“Tüm yarışmacıların destekçileri olacak mutlaka yanlarında. Benimse kimsem yok…” Son cümlede fısıldamıştı.

“Gece Ayazı ile ne zamandır görüşmüyorum. Onlar dışındaki tek ve en büyük varlığım da sensin. Beni böyle bir günde yalnız mı bırakacaksın Katre’m?”

“Ah, beni yine can evimden vurdun…”dedi genç kız, böyle durumlarda ağabeyine hiç kızamıyordu.

Koray gülümsedi. “Bu bir evet mi?”

“Öyle…”diye onayladı Katre.

Koray tam sevinçle gülümseyip ona sarılacaktı ki genç kız hemen ardından ekledi.

“Yalnız bir şartım var…”

Koray şaşırarak olduğu yerde kaldı ve kardeşine baktı.

“Neymiş o?”

“Desteğe tek ihtiyacı olan insan sen değilsin, abi. Ardında bıraktıkların da var…” Koray’ın çatılmış kaşlarını görmezden gelerek devam etti.

“Sen üstüne düşen vazifeyi yapmıyorsan en azından izin ver de ben bari bilmeden kırıp döktüğün parçalarını toplamaya çalışayım…”

“Katre, bak lafı nereye getirmeye çalışıyorsan…”

“Bir dinle abi…”diye Koray’ın sözünü kesti genç kız. “Bu gece bir şartla seninle gelirim…”

Ve hep ne zamandır söylemek istediği ama bir türlü cesaret edemediği şeyi bir çırpıda çıkardı ağzından.

Eline geçen kozla birlikte kendine güvenli bir sesle konuştu.

“En azından benim bari tekrar Gece Ayazı’na dönmeme izin vereceksin…”



***

YORUMLAR GELMESSE SON 3 BÖLÜM:(
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
eko-sevil
Deneyimli
Deneyimli
eko-sevil
<b>Cinsiyet</b> Cinsiyet : Kadın
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 989
<b>Rep gücü</b> Rep gücü : 982
<b>Kayıt tarihi</b> Kayıt tarihi : 12/09/10
<b>Nerden</b> Nerden : Ordan Burdan
<b>Sevdiği Karekter</b> Sevdiği Karekter : Sevil

            ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÖLÜM DANSI             ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 EmptyÇarş. Eyl. 22, 2010 12:50 am Paylaş

spr eline saglik
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
edaekrem1998
Foruma Alisiyor
Foruma Alisiyor
edaekrem1998
<b>Cinsiyet</b> Cinsiyet : Kadın
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 212
<b>Rep gücü</b> Rep gücü : 244
<b>Kayıt tarihi</b> Kayıt tarihi : 18/08/10
<b>Nerden</b> Nerden : istanbul
<b>Sevdiği Karekter</b> Sevdiği Karekter : Ekrem

            ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÖLÜM DANSI             ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 EmptyÇarş. Eyl. 22, 2010 1:51 am Paylaş

tşkler cnm
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
edaekrem1998
Foruma Alisiyor
Foruma Alisiyor
edaekrem1998
<b>Cinsiyet</b> Cinsiyet : Kadın
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 212
<b>Rep gücü</b> Rep gücü : 244
<b>Kayıt tarihi</b> Kayıt tarihi : 18/08/10
<b>Nerden</b> Nerden : istanbul
<b>Sevdiği Karekter</b> Sevdiği Karekter : Ekrem

            ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÖLÜM DANSI             ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 EmptyÇarş. Eyl. 22, 2010 1:59 am Paylaş

(ARKADAŞLAR YORUMLARIN GELMEMESİ NEDENİYLE SON 2 BÖLÜM ARD ARDA YAZICAM)

8.BÖLÜM

Hayatta reddedilişler de vardır, kabullenişler de.
Sen hangisinden olursan ol sakın pes etme.
Ne reddinle yıl, ne de kabulünle sal kendini.
Sen hep sen ol, çabalayan ol, inat eden ol.
Ne olursa olsun bırakma ipin ucunu.
Çünkü yarım kalmışlıklar zayıflar içindir


Müjde öfkesini kontrol etmeye çalışarak kollarını göğsünün üstünde bağdaştırmış, o narin görüntüsüne inat içindeki tüm heybetiyle annesinin karşısına dikilmişti. Söyleyeceklerini bekliyordu.

“Şey…”dedi Sedef Hanım. “Yani ben… Aslında…”

“Anne! Lafı gevelemeden sadede gel biran önce. Koruma bana onu senin tuttuğunu söyledi. Bu da ne demek oluyor şimdi?” Bunları söylerken gözleri öfkeyle açılmıştı genç kızın.

Kadının omuzları yılgınlıkla çöktü. Gözlerini kaçırdı kızından.

“Evet… Ben tuttum…”

Müjde histerik bir kahkaha attı.

“Buna inanmamı beklemiyorsun her halde…”

“İnanmak zorundasın kızım.”diye üzgünce fısıldadı Sedef Hanım. “Bilmediğin şeyler var…”

“Öyle mi? Tamam işte, söyle de bileyim! Neymiş o şeyler?”

Nereye kadar saklayabilirdi ki? Er geç öğrenmeyecek miydi nasılsa kızı? En iyisi henüz her şey yolundayken söylemekti.

“Bak Müjde’m…” Huzursuzca yerinde kıpırdandı kadın. Söze nasıl başlayacağını bilmiyordu.

“Biliyorsun ki baban İstanbul’un sayılı sos-“

“ANNE!" Müjde derin bir nefes aldı. “Bana bildiğim şeyleri tekrarlama, bilmediğim şeyleri anlat…”

“Dinlemeyi bilirsen anlatacağım Müjde.” Burada Sedef Hanım’ın sesi de sinirliydi.

Müjde, bu söz üzerine sustu. Ve sedef hanım da anlatmaya başladı.

“Bu babanın sırrıydı uzun zamandır, benim de daha yeni haberim oluyor…”

“Babam ha?”diye tısladı genç kız. “Her taşın altından o çıkıyor nedense…”

“Neyse…”diye karşılık verdi Sedef Hanım. “Bak, bu söyleyeceklerim senin için de çok önemli…”

Gözlerini kaçırdı. “Hayatın için…

Ve sesi boğuklaşırken ekledi. “Yaşaman için…”

Müjde işte şimdi ciddileşmişti. “Eeee?”dedi endişeyle.

“Babanın uzun yıllardır peşinde olan… Bir… Bir…”

“Ay, insanı çatlatma da söyle hadi anne!”

“Tamam.”diye fısıldadı ve derin bir nefes alarak o boğucu sözleri çıkardı ağzından.

“Mafya var…”

Müjde bir süre dondu kaldı. Nihayet kendine gelebildiğinde endişeyle konuşmuştu.

“Benimle ne alakası var bunun? Babamın yediği haltların faturasını ben mi ödeyeceğim anne! Kapımdaki korumayla ne alakası var!”

“Sen zaten tanınan bir kızsın Müjde’cim. Soyadın ve giyimin de her şeyi ele verince…”

“Açık konuşur musun benimle?”

“Adamlar seni televizyonda görmüş. Zaten ne zamandır babana koz için bir şeyler kullanmak istiyorlardı. Şimdi de yarışma vesilesiyle belki bir şey yapabilirler diye…”

Devamını getiremedi kadın. Aslında kızını korumak için korumayı getirdiği doğruydu, ama onun tuttuğu koca bir yalandı elbette. Eşi yapmıştı bunu… Hakan… Kızını evlatlıktan reddetse bile hala ona bir şey olur diye endişeleniyordu. Ama hala bu endişesini alışkın olduğu hükmedici tavrıyla, emirleriyle dile getiriyordu.

“Babamın peşindeki adamlar beni hiç mi hiç ilgilendirmez anne! Söyle o kapımdaki herife, defolup gitsin!”

“Yapamam kızım…” Doğru, yapamazdı.

“Neden, sen tutmadın mı?”

Kadın gözlerini kaçırdı. “Evet, ama…”

“Eeee? Geldiği gibi gitsin… Söyle!”

“Hayır.”diye karşılık verdi Sedef Hanım. Ve söylemek zorunda olduğu yalanlar istemsizce çıktı dudaklarından. Eşinin korkusuyla, sırf o kızını evlatlıktan reddetti, ama hala korumaya çalışıyor diye, bütün yükü kadının omuzlarına atmış, korumayı onun tutturduğunu bahane ettirmişti.

Ve şimdi Sedef Hanım’ın bunu yalanlayacak cesareti yoktu. O yüzden kızının karşısında güçlü olmalıydı.

“Burada hepimizin hayatı söz konusu Müjde! O yüzden o koruma bu evden gitmeyecek… Sen nasıl bir riskin altında olduğunun farkında değilsin her halde? İzin vermiyorum bu yüzden gitmesine… Ve…”

Üzgün bir tebessümle kıvrıldı dudakları. “Ve ben de seninle kalıyorum… Ne olur ne olmaz diye… Belki bir çılgınlık yaparsın diye…”

Müjde, annesinden bu sözleri duyduğuna inanamıyordu.

“Peki, yarışma ne olacak?”diye sordu genç kız, son bir umutla.

“Bu akşam son elemeler var. Bunu da geçtiğim takdirde gireceğim o on kişinin arasına…”

“Yarışmayı falan unut! Hiçbir yere gitmiyorsun…”


***
Müjde annesiyle bir süre daha tartışmış, ancak bir faydası olmadığını anlayınca ağlayarak odasına kapanmıştı.

Bu gece oraya gitmesi şarttı. Ama annesini ve korumayı nasıl atlatacağını bilemiyordu.

Sonra birden aklına Alper geldi. Gülümsedi yine istem dışı. Tek kurtarıcısı… O ne yapar eder bir yolunu bulurdu muhakkak…

Hemen telefonuna koştu ve genç adamın cebini sabırsızca çaldırmaya başladı.

Sonunda karşıdan neşeli bir ses açtı telefonu.

“Müjde’m? Ne çabuk hazırlandın sen öyle… Ah, hasretime dayanamadın, biran önce kavalyen olayım istiyorsun değil mi?” Genç adam kıkırdadı.

“Üff, bırak zevzekliği de beni dinle Alper! Başım dertte!”

Alper bu laf üzerine birden ciddileşti. “Ne oldu?”

Ve Müjde ona her şeyi anlattı…

Sözlerini bitirdiğinde tek bir şey söyledi kuzeni.

“Bekle beni, geliyorum…”


***
Müjde sabırsızlıkla odanın içinde volta atıyordu. Alper’le yaptığı telefon görüşmesinden sonra ona güvenerek hazırlanmıştı bile. Üzerine kalın askılı, siyah bir elbise giymiş, saçlarını da yanlardan yukarı tutturup maşayla kıvırtmıştı.

Sade ve şık bir görünüme sahip olduktan sonra yatağını da yastıkla doldurup bu sıcak havada biraz dikkat çekici olmasına rağmen üzerini çarşafıyla örtmüştü.

Artık beklemekten çatlamak üzereydi ki sonunda Alper cebini çaldırdı. Hemen telefona koştu. “Hadi, nerdesin?”

“Balkona çık bebeğim… Bensizliğe dayanmakta bu kadar zorlanacağını bilseydim çok daha önce gelirdim gerçi ama…”

“Üfff…” Müjde hemen balkona çıktı ve bir çığlık attı.

Alper korkuluklara tutunmuş aşağı sarkıyordu.

“Ne yaptın sen!”diye bağırdı genç kız. “Düşeceksin…”

“Şşşş, korumanın durumu çakmasını mı istiyorsun? Veya annenin?” Alper çevik bir hareketle yukarı çıktı.

“Allah’tan odanda balkon var, yoksa işimiz zordu…”diye kıkırdadı.

Müjde yutkundu. “İyi de ben nasıl aşağı ineceğim? Senin için kolay tabi…”

Genç adam çarşaflara şöyle bir göz attı.

“Hiç eski Türk filmlerini izlemiş miydin?”

“Ne?”

Alper bir kahkaha attı. “Yani diyorum ki… Kaçmaya hazır mısın?”


***
Beraber Müjde’nin gardırobundan indirdikleri çarşafları uç uca düğümleyerek aşağı sarkıttılar.

“Şu yaptığımıza inanamıyorum…”diye söylendi Müjde.

Alper güldü. “Ben inanılmazları başarırım işte böyle…”

Balkondan kalın bir halat haline getirdikleri, birbirine düğümlenmiş çarşafları sarkıttılar. Alper sıkıca bu kumaş yığınını tutarak önce Müjde’nin inmesine yardım etti, sonra da kendisi çevik hareketlerle aşağı zıpladı. İyi bir sporcu olmanın faydaları böyle zamanlarda çok işe yarıyordu.

“Eee, yarışmaya girmeye hazır mısın?”diye sordu Alper, sonunda aşağı indiğinde, üzerindeki tozları silkerken.

“Evet!”diye karşılık verdi Müjde heyecanla. Ve Alper’in havalı, üstü açık, gri arabasına atlayarak gösteri binasının yolunu tuttular…


***
Salon çok kalabalıktı. Sona kalmış elli yarışmacı ve aileleri dışında etraftan izleyici olarak katılan insanlar da vardı. Büyük bir sahnede sunucular canlı yayına çıkmadan önce son provalarını yaparken koltuklar neredeyse dolmuştu bile.

Müjde’yle Alper kendilerine zar zor yol açarak kulise girdiler.

Müjde, kuliste bir köşeye oturmuş rahat hareketlerle etrafı seyreden yakışıklı genci görünce yarışma heyecanından daha fazla bir elektrik sardı vücudunu. Gözleri parlamıştı yine. Alper’i çekiştirerek o tarafa yöneltti.

Alper kuzeninin haline gülüyordu yine, her zamanki gibi.

“Merhaba!”dedi Müjde Koray’a, içten bir gülümsemeyle. Ama yanındaki genç kızı görünce birden suratı asıldı.

Koray, heyecanlanarak ayağa kalktı. Ne kadar da güzel olmuştu Müjde… Tıpkı bir peri kızı gibi…

“Mer-merhaba…”diye fısıldadı kesik kesik. Kalbinin gümbürtüsünden kendi sesini bile duyamamıştı. Acaba Müjde de duyuyor mu diye endişelendi biran. Sonra onun da göğüslerinin hızlı hızlı inip kalktığını fark etti. Anlaşılan o ki tek heyecanlanan kendisi değildi.

Böyle bir kız tarafından heyecan duyulmak…

Bu… Bu harika bir duyguydu…

“Bu güzel kız kim?”diye sordu Müjde, gülümsemeye çalışarak. Ama ses tonundan resmen kıskançlık akıyordu.

“O mu? Kız kardeşim… Katre…”diye garanti vererek onu tatmin etti Koray.

Müjde rahatladı hemen.

Katre gülümseyerek elini uzattı. “Memnun oldum?”

“Müjde…”diye karşılık verdi genç kız, aynı samimiyetle Koray’ın kardeşiyle tokalaşırken.

“Hmm…”diye gülümsedi Katre. “Şu meşhur Müjde…” Ağabeyine bakıp kıkırdadı. Ancak Koray ters bir bakış fırlatmıştı ona.

Müjde’nin gözleri heyecanla ışıldadı tekrardan. “Meşhur mu?”

“Yok canım, öyle genel sohbetimiz de adın geçmişti de, onu demek istiyor…”diye sırıttı Koray, Katre’ye ters ters bakarken.

Ancak kardeşinin yine açık sözlülüğü üzerindeydi. “Nedense her genel sohbetimizde varsın zaten…”

Müjde içindeki sevinç çığlıklarını susturmaya çalışarak olgun bir gülümseme yerleştirdi dudaklarına.

“Eee, sohbetinizi bölüyorum ama…”dedi Alper, Müjde’ye imayla. “Beni be bu güzel bayanla tanıştırmayacak mısın sevgili kuzenim?”

“Ah, şey… Pardon…”dedi Müjde hafif bir utançla yanakları kızarırken. Koray’a dalınca Alper’i unutmuştu bile.

“Bu Alper…”diye genç adamı gösterdi Katre’ye.

Katre soğuk bir gülümsemeyle elini uzattı. “Memnun oldum…”

Alper, genç kızın elini tutup öptü ve ona göz kırparak en etkileyici ses tonuyla fısıldadı. “Ben de…”

Ama sonra çok farklı bir şey oldu… Tüm kızlardan alışkın olduğu karşılık yerine, Katre’den sadece bir göz devirmesi almıştı cevaben ve bir de hızla elini çekişini…

Bu çapkınlığıyla ve tüm kızların kendine hayranlığıyla konservatuara nam salmış olan Alper’i çok şaşırttı.

Bu küçücük hareket… İlk defa reddedildiğinin göstergesiydi.

Birden, içinde kabaran bir hırs hissetti.

Ben de seni tavlamazsam, diye düşündü muzip bir çapkınlıkla. Amacı sadece gönül eğlendirmekti gerçi, ama ilk kez dişli bir kız çıkmıştı karşısına ve bu sert çıtırı kaçırmaya hiç niyeti yoktu…

Kızları elde etme sanatının kitabını bile yazardı o…

Derken yönetmenin anonsuyla herkesin dikkati o yöne yöneldi.

“Canlı yayına son beş saniye…”

İşte, asıl heyecan şimdi başlıyordu…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
edaekrem1998
Foruma Alisiyor
Foruma Alisiyor
edaekrem1998
<b>Cinsiyet</b> Cinsiyet : Kadın
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 212
<b>Rep gücü</b> Rep gücü : 244
<b>Kayıt tarihi</b> Kayıt tarihi : 18/08/10
<b>Nerden</b> Nerden : istanbul
<b>Sevdiği Karekter</b> Sevdiği Karekter : Ekrem

            ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÖLÜM DANSI             ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 EmptyÇarş. Eyl. 22, 2010 2:03 am Paylaş

9.BÖLÜM


Hayat öyle bir şey ki…
Hem kazançları barındırır aynı anda için de, hem de kayıpları…
Bazen bir bakarsın, bir anda zirvedesin…
Ama bazen de, tek bir haberle dibe vurmuşlardan ilan edilmişsin…
Öyle ya! Zamanın ne getireceğini kimse bilemez


Program başlıyordu. Seyirciler geniş stüdyoda yerlerini almaya başladılar. Etraftan uğultular yükselmeye başlamıştı. Kalabalığın nabzında heyecanlı bekleyişin gürültüleri duyuluyordu.

Müjde ve Koray anonsla beraber kulise geçince Katre ile Alper bir anda ortada kalıvermişti. Bir süre öylece birbirlerine baktılar. Ama bu yıllar gibi gelen bakışma çok uzun sürmedi.

Biri kadın diğeri erkek iki sunucu sahneye çıktığında birbirini daha yeni görmüş iki genç de kalabalığı yararak oturacak bir yer aramaya başladılar.
Ama görünen o ki koltuklar çoktan dolmuştu.

Nihayet sakin bir köşeye çekilip ayakta dikilmek mecburiyetinde kaldıklarında Alper yüzünü tekrar Katre’ye döndü.

“Genç Bayan,”dedi her zaman ki muzip tavrıyla.

Katre’yse böyle şeylerden hiç hoşlanmazdı.

“Yoksa daha yeni tanıştığımız halde adımı unutacak kadar balık hafızalı mısın?”

Alper birden bozuldu. Yüzündeki, kızları tavlamak için kullandığı o hayranlık uyandırıcı çapkın gülümsemesi silinivermişti o anda. Böyle bir tepki beklemiyordu.

“Ne?”

“Adım diyorum, “genç bayan” değil, Katre…” Genç kız ukalaca sırıtarak Alper’e yaklaştı. Çocuğun nefesini kesecek kadar dibine geldiğinde “Her ne yapmaya çalışıyorsan…”diye fısıldadı dudaklarında tahrik edici bir çekicilikle. “Ben senin bildiğin o sürtük kızlara benzemem…”

Ve Alper tam yakınlığın etkisiyle bedeninde yayılan ateşle kendinden geçmişken ani bir hareketle geri çekildi Katre. “Beni, basit, ucuz birkaç kelimeyle tavlayabileceğini sanıyorsan… Yanılıyorsun!”

Alper şoka girmişti. Yapmaya çalıştığı şeyi anlamış mıydı? Doğrusu, bu kız, bu güne kadar, Müjde dışında karşılaştığı en zeki kızdı.

Genç adam yine de yüzüne saf bir ifade yerleştirdi. “Hı… Ne? Tavlamaya mı çalışıyor muşum?” Yapmacık bir kahkaha attı.

“Ne tavlaması güzelim…”dedi karşı tarafı etkileyeceğini düşündüğü bir tınıyla. “Ben düpedüz ilk görüşte yaşadığım hayranlığı belli etmeye çalışıyorum…”

“Hmm…” Katre etkilenmiş gibi yaptı. Alper de buna kandı.

Genç adam, sonunda karşısındaki dişli kızın da birkaç güzel sözle diğerleri gibi yola geleceğini anlayarak balığın oltaya takıldığını düşünüyordu.

Yüzüne o herkesin bayıldığı etkileyici gülümsemesini yeniden takarak arzulu bir sesle fısıldadı.

“İlk görüşte aşka inanır mısın?”diye sordu önce Alper. Sonra hem tüm kızların hasta olduğu esprili kişiliğini belli etmek hem de sonunda etkilenmeye başladığını sandığı Katre’yi iyice yola getirmek için o komik soruyu ekledi.

“Yoksa etrafında birkaç tur daha atayım mı?”

Katre, bu soru üzerine sinsice güldü. Bu sefer, Alper’e ilkinden daha fazla yaklaştı. Öyle ki kalabalığın bir kısmı dönmüş onlara bakıyordu.

Burunları neredeyse birbirine değecek kadar birleştiğinde ve nefesleri birbirine karışmaya başladığında genç kız cilveli bir sesle fısıldadı.

“İstediğin kadar tur at…”

Alper içinden “sonunda” diyordu. O da diğerleri gibiydi işte. Sonunda yola gelmişti. Ama bu yakınlıkta, başka kızlarla defalarca yaptığında olduğu gibi sadece sıcak, ateşli bir arzu dalgası hissetmiyor, içinde bambaşka, tanımadığı bir duygu da kıpırdanıyordu…

Ama genç adam daha kendi içinde neler olduğunu anlayamadan Katre küstahça geri çekildi ve yarım kalmış sözlerini zehir gibi döktü dudaklarından.

“Nasıl olsa hepsi kendi çapında olacaktır.”

Ve arkasını döndüğü gibi kalabalığın arasına karışarak gözden kayboldu.

Geride afallamış, karmakarışık bir Alper bıraktığından habersiz hem de…


***
Program, önce sunucuların ölüm gibi gelen konuşmalarıyla ve ardından de bir dans grubunun açılış gösterisiyle başladı.

Sonra ünlü şarkıcılar sahne aldılar, magazinsel sohbetler yapıldı ve Efsanevi Dansçı’nın tanıtım fragmanları tartışıldı.

Reytingler iyi gidiyordu. Ancak asıl yarışma bu gece belirlenecek kişilerden sonra haftaya başlayacağı için her şey o zaman belli olacaktı.

Birkaç tane daha dans gösterisi ve şarkıdan sonra nihayet asıl amaca gelindi.

Bu arada saat de epey ilerlemiş, zaman fark ettirmeden, su gibi akıp geçmişti.

“Evet, sayın seyirciler…”dedi erkek sunucu yüzünde yapmacık bir gülümsemeyle. “İşte! Nihayet, o beklenen an geldi! Şimdi onca elemeyi atlatıp buralara dek gelmeye layık görülmüş elli kadar gencimiz arasından sadece onunun hayallerine devam edeceği o son elemelere geldik.”

Buradan itibaren, yüz ifadesi makyajdan belli bile olmayan kadın sunucu devraldı sözdü. Sivri topuklu ayakkabısına katılan iddialı bacak yırtmacını çekiştirdikten sonra bir küfür sallamamak için kendini zor tutarak konuşmaya başladı.

“Şimdi sizlere, jürilerimizin üzerinde etraflıca düşünüp tartıştığı ve sonunda yarışmaya girmeye layık bulduğu o on kişinin ismini açıklayacağız.” Yönetmenin işaretiyle yüzünü diğer kameraya dönüp yapay bir tatlılıkla ekledi. “Ama önce… Kısacık bir reklâm arası… Hemen ardından sizlerle birlikteyiz… Sakın bizden ayrılmayın…”dedi artık ezberlediği sözleri gülümseyerek tekrar ederken.

Ve reklâma geçildi.


***
Sunucular yapmacık maskelerini indirmiş, ciddi bir yüz ifadesiyle kulise geçmişti.

Adam olanı, takım elbisesini kravatını gevşetirken az önceki mütevazı tavrından uzak, sert, emirci bir sesle yarışmacı adaylarına döndü.

“Bu reklâm arasında hazır olun! Elemeyi geçenlerden toplu bir dans gösterisi izleyeceğiz programın sonunda. Yaptığımız provaları unutmayın. Her kim eşiniz olursa olsun gösteri sırasında en ufak bir hata dahi görmeyeceğim!” Burada bağırmıştı. Ve tehditkâr bir sesle ekledi.

“Yoksa bu sizin sonunuz olur!”

“Aman…”diye fısıldadı Müjde, Koray’a doğru. “İkiyüzlü, ukala şey…”

Koray genç kıza hayranlıkla gülümsedi. Doğru ya, o bu kadar gösterişin içinde olmasına rağmen doğal kalmayı başarmış nadir zenginlerdendi.

“Boşver…”diye fısıldadı. “Biz amacımız bakalım…”

Müjde bu emirci adamın söylediklerini takmayan, karşısındaki olgun erkeğe bakarak etkilenmiş bir şekilde iç çekti.

“Evet, amacımıza bakalım…”

Ve birbirlerine, sözleriyle olmasa bile, gözleriyle itiraf ettikleri bir hayranlıkla gülümsediler.


***
“Hadi bakalım Koray Bey, geç şu elemeleri de… Geç ki biz de işimizi görebilelim senle…”

Taner, elinde patlamış mısır dolu kocaman bir kâseyle mutfaktan salona giderken Oğuz’un mırıltısını duydu.

“Ne o Oğuz?”diye seslendi genç adama. “Artık kendi kendine de mi konuşur oldun?” Kıkırdadı.

“Aman be… Program en önemli yerde reklâma girdi de ona sinirleniyorum…”diye cevap verdi Oğuz gözlerini kaçırıp tıslayarak.

Taner, Oğuz’un sinirli hallerine alışkın olduğu için gülümsemekle yetindi.
Ve elindeki kâseyi, neredeyse fırlatırcasına Oğuz’un kucağına atarken “Bazen nasıl olup da seninle ev arkadaşı olabildiğimize inanamıyorum…”diye mırıldandı.

Oğuz iç çekerek koca bir avuç dolusu patlamış mısırı ağzına tıkarken tükürüklü bir sesle cevap verdi.

“Ben de…”


***
Reklâmlar bittikten sonra sunucular yine aynı yapmacık, gülen maskeleriyle, kostüm değiştirmiş bir şekilde yeniden seyircinin karşısına çıktılar.

“Evet…”dedi kadın olanı. “Nihayet o beklenen an geldi. Şimdi bizimle bu yola devam edecek gençlerimizi açıklayacağız. Her şey ellerimizde tuttuğumuz şu iki zarfta. Erkekler bende…

“Ve kızlar da bende…”diye gülümsedi adam.

“Öyleyse zarfları açalım.”

Ve normal bir açış süresini fazlaca uzatarak sonunda açtılar. İki ayrı kart çıkardılar zarfın içinden.

Seyircileri ve en önemlisi de yarışmacıları heyecandan öldürecek bir bekleyişten sonra kazananları alfabetik sıraya göre açıklamaya başladılar.

Bu arada kuliste de heyecanlı bekleyiş sürüyordu.

Nihayet ilk altı kişinin ismi belirlendi. Ama hala ne Müjde’den ne de Koray’dan haber yoktu.

Elemeyi geçen yarışmacılar, sevinç çığlıkları içinde sahneye çıkmış, dans pistinde yine alfabetik sıraya göre belirlenen eşleriyle beraber yerlerini almışlardı.

“Ve… Yedinci yarışmacımızı açıklıyorum… Evet… Gülce Turan!”

Koray’ın yanındaki koltukta oturan kumral saçlı kız çığlık atarak sahneye doğru koştu. Genç adam da sıkıntıyla iç geçirdi onun arkasından.

Katre, Alper’den uzak bir köşede, tırnaklarını yiyerek ağabeyinin adının açıklanacağı anı bekliyordu. Her ne kadar kendince haklı sebeplerden dolayı ona karşı çıkmış olsa da şimdi iş buraya dek gelmişken kaybetmesini istemezdi. Bunun onu çok yıkacağının bilincindeydi.

Sıra kadın sunucuya gelmişti. “Ve bir diğer isim… Sekizinci yarışmacımız! Evet… Karşınızda… Koray Cihangir!”

Koray yerinden fırlayarak bir çığlık attı. O anki büyük heyecan ve sevincin etkisiyle “İşte bu! İşte bu!”derken Müjde’ye sımsıkı sarıldığının farkında değildi.

Genç kız da en az onun kadar heyecanlanmıştı. Sanki kendi ismi açıklanmış gibiydi. “Tebrik ederim, Koray…”dedi neşeyle.

O an Koray kime sarıldığını fark etti ve az önceki heyecan dalgasından çok daha ateşli bir şeyler sardı vücudunu.

Ama hemen beynindeki yaramaz düşünceleri kovalayarak “Te-teşekkür ederim…”diye karşılık verdi Müjde’ye.

Tezahüratlar eşliğinde sahneye çıktı.

Bu arada Katre de yerinden fırlamış, sevinç çığlıkları atıyordu.

Nihayet sözü tekrar adam sunucu aldı. “Ve artık beklenen an’a çok yaklaştık… Şimdi de sizlere dokuzuncu ve son bayan yarışmacımızı açıklıyorum…”

Koray dans pistinde yerini almışken birden neşesinin buruk kaldığını hissetti. Doğru ya, daha Müjde’nin ismi geçmemişti.

Gerginlikle gözlerini kapatıp ellerini yüzünde birleştirirken içinden fısıldıyordu.

“Allah’ım, lütfen bu o olsun… Lütfen…”

Sunucu seyircilere döndü. “Müjde Karahanlı!”

O an, Müjde’den fazla Koray sevinç çığlığı atmak istemişti, ama canlı yayında çok dikkat çekeceğini bildiğinden kendini tutmuştu.

Genç kız büyük bir neşeyle sahneye çıktı. Gözleri ışıl ışıl parlıyordu. Sonunda, yarışmaya girmeyi başarmıştı. Biran sevinçten gözleri doldu.

Koray’la birbirlerine baktılar. O an söylenecek o kadar çok şey vardı ki…

Ama onlar, sadece içten, samimi bir gülümsemeyle kucakladılar birbirlerini bakışlarıyla. Zaten bu diğer her şeye değmez miydi?

Bu arada, Alper’in kendisini sap gibi bırakıp giden Katre’den sonra bozulan morali birden yerine gelivermişti. Seyircilerin arasından Müjde’ye tezahürat yapıyor ve delice bir neşeyle yerinde hoplayıp zıplıyordu.

Kadın sunucu bu arada son ismi de açıklıyordu.

“Ve artık onuncu ve son kişi… Evet, işte karşınızda… Serhat Yabaneli!”

Sarışın bir erkek de sahneye çıktı yine büyük bir sevinç gösterisiyle.

Böylece yarışmacılar belli olmuştu.

Adam mikrofonu tekrar eline aldı.

“Ve şimdi de… Bu on yarışmacımızdan bir kapanış dansı izleyeceğiz…”

Kadın devam etti.

“Ya da Efsanevi Dansçı’ya açılış gösterisi mi demeliyiz?”

Ve ardından sunucular sahneden çekilerek gecenin son gösterisini genç yarışmacılara bıraktılar.

Herkes ne yapacağını biliyordu. Müzikle beraber birbirine uyumlu bu yeni grup harika bir tango gösterisi sunmaya başladı.

Ancak, alfabetik sıra yüzünden şimdilik Koray o Gülce denen kızla, Müjde’yse en son adı açıklanmış olan Serhat’la eşleşmişti.

Herkes tutkulu bir şekilde onları izlerken Koray ve Müjde bir yandan partnerleriyle ateşli bir dansa imza atıyor, bir yandan da birbirlerini kıskanç bakışlarla süzüyordu…


***
Ayça küfrederek televizyonu kapattı.

“Sakin ol…”diye onu telkin etmeye çalıştı Dilan. Ama görünen o ki bu pek işe yaramamıştı.

“O kızla dansını gördün mü?”diye bağırdı Ayça hışımla. “Sanki sevişiyorlar!”

Dilan güldü. “Yapma Ayça… O sadece bir yarışma…”

“Ya, tabi, bizim beyefendi de sadece yarışmaya gitti değil mi… Ama ben biliyorum onun amacını!”

“Ay-“

Ayça, Dilan’ı dinlemeden doğruca lavaboya koşup kapıyı da arkasından kilitledi.

Dilan kapıya yaklaşıp tıklattı. “Ayça, bak! Sinirlerine hâkim olmayı ne zaman öğreneceksin sen? Ayça diyorum… Cevap versene…”

“Git başımdan!”diye bağırdı genç kız. Kıskançlığının acısını tezgâhın üzerindeki masum lavabo malzemelerini koluyla yıkıp geçerek çıkarıyordu.

“Ayça ama… Yapma böyle…”

“Sana git dedim!”

“Hayır gitmiyorum…”

“Offf!” Ayça ağlayarak aynadaki aksine baktı.

Bütün bunları hak ediyor muydu gerçekten?

Ailesi bir bir gözlerinin önünde ölmüştü. Sevdiği adam başka kızlarla fingirdeşiyordu. Ve en yakın dostlarından biri kendisine âşıktı…

Neden?

Neden onu sevmesi gereken kişi sevmiyordu da sevmemesi gereken kişi seviyordu?

Ağlayarak alttaki çekmeceyi açtı. İçinden bir jilet çıkardı. Titreyen elleriyle tam bileğine götürdü jileti. Orada, tehlikeli bir biçimde, damarının üzerinde tutuyordu.

Her şey birbiri ardına elinden kayıp giderken yaşamanın ne anlamı vardı ki? Hem ne için yaşayacaktı bundan sonra? Kimin için?

Tam jileti derisine bastıracakken bir “Dur!”sesiyle irkildi.

Aynaya baktı. Ancak kendi yüzünün aksi yoktu bu sefer. Çok belirgin hatlarla, halüsinasyon da olsa net bir biçimde Taner’di bu karşısındaki.

“Yapma…”diye fısıldadı Taner aynadan.

“Gitme… Sen gidersen ben nasıl kalırım bu hayatta? Sensiz yaşayamam ben, anlamıyor musun?” Genç adamın gözleri dolmuştu. “Yapamam…”

Ayça şokla olduğu yerde kaldı. Hala jilet çok tehlikeli bir biçimde derisinin üzerindeydi. Yaşlarla dolan gözlerini kırpıştırarak tekrar baktı aynaya.

Ama bu sefer sadece kendi aksi vardı karşısında. Taner’den hiçbir iz yoktu…

Hüzünle hıçkırdı.

Yine yalnızdı işte… Yine bir başınaydı…

Hep olduğu gibi…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Pebble Stone - '
Deneyimli
Deneyimli
Pebble Stone - '
<b>Cinsiyet</b> Cinsiyet : Kadın
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 1046
<b>Rep gücü</b> Rep gücü : 754
<b>Kayıt tarihi</b> Kayıt tarihi : 11/08/10
<b>Kişisel İleti</b> Kişisel İleti : DağLarı DeLdim Tek Başıma'
<b>Sevdiği Karekter</b> Sevdiği Karekter : Cenker

            ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÖLÜM DANSI             ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 EmptyÇarş. Eyl. 22, 2010 3:03 am Paylaş

Bu böLümLer bi harika çok güzeL yazıyosun Very Happy
Bana soracak oLursan bitirmeni istemem ama sen biLirsin yine de Very Happy
BeLki çok uzun yazdığın için okumayanLar oLuyodur ama bi okusaLar emin oL bi daha bırakamazLar Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
edaekrem1998
Foruma Alisiyor
Foruma Alisiyor
edaekrem1998
<b>Cinsiyet</b> Cinsiyet : Kadın
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 212
<b>Rep gücü</b> Rep gücü : 244
<b>Kayıt tarihi</b> Kayıt tarihi : 18/08/10
<b>Nerden</b> Nerden : istanbul
<b>Sevdiği Karekter</b> Sevdiği Karekter : Ekrem

            ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÖLÜM DANSI             ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 EmptyÇarş. Eyl. 22, 2010 3:20 am Paylaş

çok tşk ederim böle düşündüğün için keşke hepsi snn gibi düşünse
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
eko-sevil
Deneyimli
Deneyimli
eko-sevil
<b>Cinsiyet</b> Cinsiyet : Kadın
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 989
<b>Rep gücü</b> Rep gücü : 982
<b>Kayıt tarihi</b> Kayıt tarihi : 12/09/10
<b>Nerden</b> Nerden : Ordan Burdan
<b>Sevdiği Karekter</b> Sevdiği Karekter : Sevil

            ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: ÖLÜM DANSI             ÖLÜM  DANSI - Sayfa 3 EmptyPerş. Eyl. 23, 2010 2:18 am Paylaş

valla mukemmel olmus sakin bitirme bu kadar gzl bi senaryoya yazik olur devam et dicem ama sen bilirsin :D
Sayfa başına dön Aşağa gitmek

ÖLÜM DANSI

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
3 sayfadaki 3 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3
Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Çakıl Taşları Fan Sitesi :: Çakıl Taşları Dizi :: Çakıl Taşları Dizisi Sizin Senaryonuz-
Sınavda kaybeden hayatta kazananların hikayesi
forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Cookies | Son tartışmalar